18 Ağustos, 2005

İRAN '99



ASTARA YAHŞİ, AMA AZATLIK YOK!

( Bu , Radikal İki'ye göndermek için yazdığım bir yazı, ama o hafta 11 Eylül oldu, Tuğrul Eryılmaz' da 1 sene boyunca sadece 11 Eylül yazılarını yayınladı, yazı da elde kaldı )

'78 Nova'nın kabağına tekçe oturdum (çift ücret ödeyip ön koltuğa tek başıma oturdum, Tebriz'den Ardabil'e geldim. Orada beni koyverdiler, bu kez Peykan'ın kabağına tekçe oturuverdim, özümü Astara'ya getirdim. İlk defa doğru düzgün bir kent Kuzey İran'da: Yeşillik , hareket ,deniz kıyısı (Hazar Denizi).







Plajdaki kafede bir naneli galyan (nargile) içtim Payam ve Yaşar ile . Payam 18 yaşında. Sevgilisi Mitra iki masa uzakta karşısında oturuyor, zülüflerini başörtüsünden çıkarıp önüne dökmüş. Payam bir sene önce yabanda (tenhada) yaklaşmış, telefon numarasını istemiş. Bir yıldır telefonda konuşuyorlarmış, yanyana gelirlerse tutar zindana atarlarmış. Payam insaniyat (sosyal bilimler) okuyor, birinci sınıfta. Sigara veya galyan içemiyor, çünkü Mitra kızıyor. Payam çerez satan çocuğu yanına çağırıyor, onu kızlara gönderip bir istedikleri varsa vermesini, pulunu da gelip ondan almasını söylüyor. Çocuk gidip kızlara söylüyor, hep beraber bizim masaya bakıp gülüşüyorlar ama bir şey istemiyorlar. Payam kayıtsız davranan haberciliğe alışkın çocuğu yanına çağırıp bir şey dediler mi diye soruyor,hayır özel bir şey söylememişler.
Hergün üç- dört saat konuşurlarmış Mitra'nın babası çöldeyken (dışarıdayken). Eğer Mitra açmazsa telefonu Payam kapatırmış hemen. Mitra ve arkadaşlarının kalkmasıyla Payam hemen gidip üç tek sigara alıyor, bir de galyan söylüyor kendine, naneli. Yan masada beş-altı genç daha oturuyorlar, hepsi süslenmiş, saçlar jöleli , birinin üzerinde Batistuta forması var. Kızları kesiyorlar sürekli ama pek çaktırmamaya çalışıyorlar. Payam Galatasaray'ın onbirini sayıyor, Fenerbahçe'nin adını da bir çırpıda söylüyor, bir tane daha vardı menşur takım diyor; Beşiktaş deyince seviniyor.
İran'da gençlerin hali harap, kanları kaynıyor, ancak kızlarla biraraya gelemiyorlar. Yakalanırlarsa , ki polis sürekli dolanıyor, eşin ya da akraban olmayan bir kızla başbaşa dolaşmanın cezası 70 kırbaç ve 6 ay zindanmış .Tebriz'deki otelin katibi ,iktisat öğrencisi Behzat da aynı dertten mustarip; sevgilisi Meryem ile sadece üniversitede görüşebiliyorlarmış. Akşam Tebriz'in mesiresi Şah Gölünde dolaşırken aklı sürekli ertesi sabahta; kampüste Meryem'le buluşmak için sözleşmişler.





Astara Hazar Denizi'nin kıyısında 60.000 nüfuslu bir kasaba, aynı zamanda
Azerbaycan'la sınır komşusu, öyle ki sınır kapısı kasabanın bir köşesinde, kapının önünde Tümen alıp Şirvan satan İran'lılar bekleşiyor. Azeriler kardeşlerine vizesiz gidip gelebiliyorlar. Bu tarafa gelen başını örtüyor, karşıya geçenler votkaya sarılıyor. Hoş bu tarafta da içen az değil ama cezası ağır ,yine kırbaç ve zindan.
Güneş batıyor, çocuklar hala denizde oynuyor, kara çarşaflı anneleri onları izliyor. Bakü'den gelen Hongkong mallarını satan dükkanlar ışıklarını yakıyorlar. Astara yahşi ,ama azatlık yok!
(1 USD=800 tümen, galyan 400, çay 50, dolmuş 50, ağbalığı şişte ızgara 1000 tümen, rakı memnu! İran'a Yüksekova Esendere, ve Gürbulak-Bezirgan sınır kapılarından karayolu ile, Van Kapıköy'den trenle geçilebiliyor. Vize yok.


5 yorum:

  1. Astara'ya ben de gitmiştim, yalnız lonely planet suna benzer birşey der: " zamanınız coksa ve öldürmek isterseniz buyrun gidin"..:)

    YanıtlaSil
  2. merhaba Bora,yıllar evvel Tayfun ve seninle görüşmüştük birkaç kez.İran'dan yeni döndüm, nette tesadüfen blog sayfana rastladım. Bir merhaba diyeyim istedim. Gürcistan, Suriye, Lübnan, İran derken ben de yollardayım yıllardır. www.sevgiunal.com adresim.orada yayınlamaya çalışıyorum yazı ve fotoğraflarımı.İki tane de kitap yayımlattım. Web sitemden gerekli bilgileri alabilirsin istersen. Yalnızgezer'den sevgiler selamlar...

    YanıtlaSil
  3. "insaniyat" sosyal bilimler anlamına gelmiyor, beşeri bilimler(humanities)demek..

    YanıtlaSil
  4. "insaniyat" sosyal bilimler anlamına gelmiyor, beşeri bilimler(humanities)demek..

    YanıtlaSil