06 Ağustos, 2021

Göcek'te Yelkenli Kiralama (Nisan 2021)

20210425_143723

 Eskiden denizle ilgilenmenin genetik bir yatkınlık gerektirdiğini düşünürdüm. 

Ben Ankara’lıyım. 

40 yaşımda bir yazlık ev alıp, evde de nuh nebiden kalmış bir surf bordu buluncaya kadar denizle pek ilişkim yoktu. 

Komşumuz Ahmet Davran öğrenci olarak gittiği Almanya'da Wind surfü öğrenip Türkiye'ye ilk getirenlerden biriymiş. 


Bana yine nuh nebiden kalmış bir yelken ve kendi kendine wind surf öğrenmek için bir kitap verdi.

"Al burdan oku, yaparsın" dedi.



Gerçekten de deneye yanıla ve 3-4 defa açığa kaçıp, komşuların tekneleriyle gelip kurtarmalarından sonra sörf işini kıvırdım.

Heves edenler için söyleyeyim; bordun üstünde 10 saat geçirdikten sonra sörf kavranıyor, ama heves olması şart.

İlk sörf yaptığım günün akşamında heyecandan uyuyamayıp güneş doğar doğmaz tekrar bordun üstüne çıkmıştım. 

İnsanın denizciliğe hevesi olup olmadığını anlamasının tek yolu denize çıkmak. 

Şimdiye kadar gezdirdiğim benimki gibi ufak bir yelkenliyle  ilk kez denize çıkan onlarca kişinin bir kısmı sanki trene binmiş kadar heyecansızken kimileri de,

"Bu ne kadar has bir şeymiş, ben de hemen yapmak istiyorum" diyerek iniyorlar tekneden.



İlk bordum ve yelkenim o kadar eskiydi ki 1979 yapımı Almanya Acı Vatan filminde arka planda aynısını gördüm. Herhalde bu yeni çıkan alet Şerif Gören'in de dikkatini çekmiş olacak ki Rahmi Saltuk ile Hülya Koçyiğit'i göl kıyısında sörf yapanların önünde yürütmüş.



Sörfü iyi kötü kıvırdıktan sonra yine Ahmet Abi, bir arkadaşının Rota Kırlangıç modeli yelkenli kayığını kullanabileceğimi söyledi ve yelkenleri kurmayı bir sefer gösterdikten sonra 

"Hadi gerisini sen yaparsın" deyip bıraktı.


Yelkenliyle açığa kaçma olmuyor ama öğrenene kadar epeyce devrilip ters kepçe olunuyor. 
Arkadaşı Kırlangıç’ı geri alınca Ahmet Abi o sırada dünya turuna çıkacağı için  eski yelkenli kayığını bana sattı.



Böylece ilk ve şimdilik tek tekneme sahip oldum.

 

40 yaşındaki Wayfarer modeli bu tekne Kırlangıç’tan sonra bana o kadar geniş, dengeli ve lüks geldi ki, Murat 124 ten inip Şevroleye binmiş gibi oldum.

İnsanın algısı çok göreceli: 

İlk arabam olan Fiat Bis’i satıp Reno Brodway aldığımda da Şevroleye binmiş gibi olmuştum.

Arabaların gittikçe büyümesi ile şimdi o Brodway de ufacık görünüyor gözüme.

Yaklaşık 10 yıldır Wayfarer’ımla çok mutlu bir birlikteliğimiz var. 

Adını da Türk erkeklerinde adet olduğu üzere eşimin adı olan Neşe koydum.


Bir süre koyumuzun içinde dolaştıktan sonra İzmir Körfezi içinde gezinecek cesaretim geldi; Urla, Foça, Karaburun epeyce dolaştım. 

Tekneyi gören herkes, "Buna bir de motor takman lazım" dese de içimden gelmedi. 

Hatta arkadaşım Levent elindeki kullanmadığı bir dıştan takma motoru vermeyi teklif etti; istemedim.

Bunun bir kaç sebebi var:

İlki insan motora güvenip riske girebilir ve motor bozulursa başına büyük dert alır.

Motorlara karşı son derece güvensizim, hep en olmayacak yerde bozuluyorlar. 

Havacılıkta da planöre hevesim var ama tek motorlu uçaktan korkuyorum. 

Oysa yelkende bozulma çok zor. 

Hadi bozuldu ya da rüzgar bitti diyelim küreğin de aynı anda  bozulması çok zor. 

Hiç hava olmasa bile Körfez’in içinde en uzak kıyı 10 mil, yani kürekle 5 saat

 (Ayrıca kürek çekmeyi seviyorum)

Bir başka sebep de iş motoru almakla bitmiyor, benzin de almak gerek. 

Ben ise idamesine para ödenen işleri naturam gereği sevemiyorum.

20210429_154107 

Mümkünse her işi bedavaya ya da başlangıç yatırımından sonra bir daha masraf çıkmayacak şekilde yapmaya çalışıyorum. 

Örneğin yemli balıkçılık hiç bana göre değil, ama 2,5 liralık silikon bir sahte yemle ya da yüzerken bulunmuş rapalalarla sırtı çekmenin maliyeti sıfır. 

(Bu konuda da geçen sene büyük aşama kaydettik. 10 senedir balıklar, kalamarlar denizden bize, biz karadan onlara bakıyormuşuz. Yıllardır gündüz saatlerinde sırtı çektiğimden ancak bir kaç salak ya da obur balık yakalayabilmiştim. Bu yıl hava kararmaya yakın ve gece sırtı çekmeyi akıl edince balığa, kalamara para vermekten de kurtulduk.

Her neyse Wayfarer’la 10 yıldır yaz-kış yelken yaparken , pek çok kez de büyük yelkenli yatlarla tatile gittik. 




















Bunların kimisi eğitim adı altında gezilerdi. Bu eğitimlerde pek seviye gözetilmediğinden her yıl izbarço bağını tekrar tekrar öğrenip durduk.

(Yelken kursları şimdilerde çok moda ama büyük teknelerde o kadar çok halat-kilit vs var ve tekneler denizden o kadar yüksekler ki kursiyerlerin gözü baştan korkuyor. Eğer çok tutkulu ya da yetenekli değilseniz yelkencilik nosyonunu kavrayamadan bir kaç dersten sonra işin peşi bırakılıyor)













Bir kez flotilla (birden fazla teknenin birlikte seyahat etmesi) içinde bir tekne kiraladık. Kaptanı bendim ama şirketin bir adamı da teknedeydi ve baştan öyle konuşmadığımız halde her boka karışıyordu, tatsız oldu.

Bu yazıda ilk defa kendi başımıza büyük bir yelkenli-motorlu tekne kiralamamdan ve ilk kaptanlığımdan bahsedeceğim.


20210501_114507


 


 Ahmet Abi'nin el vermesi ile yelkenciliği iyi kötü öğrenince ben de kardeşim Gökhan'a el vermiştim.

O da benim kadar heyecanlı çıktı, ilk seyrimizden sonra başka şey düşünemez oldu. 

İstanbul’a dönünce hemen bir Rota Kırlangıç aldı,  Tuzla Marina'ya koydu.

15-20 metrelik lüks teknelerin arasında 3,5 metrelik Kırlangıç pek komik duruyordu.

Gökhan (Pek çok başarılı Türk doktoru gibi) Almanya'ya göçtükten sonra orada yelken kulüplerine yazıldı, gerekli kaptanlık ehliyetlerini aldı.

20210427_104306 

Almanya'da motorlu - yelkenli , tatlı su - açık deniz için ayrı ayrı ehliyetler varmış. Yani Almanya’da denizcilik ehliyeti, bizde son yıllarda denizle hiç ilgisi olmayanlara bile devlet tarafından al bulunsun lazım olur diye neredeyse gömlek cebine tıkıştırılan, yalapşap teorik sınavlı, aldıktan sonra her türlü amatör tekneyi kullanma hakkına sahip olduğun ADB’den (Amatör Denizci Belgesi ) epey farklı ve ciddi.

20210425_150659 

Bu önüne gelene sınavsız (sınavda kopya çekerek) verilen belgeler yüzünden Avrupa’da Türk ADB leri ciddiye alınmamaya ve başka sertifikalar istenmeye başlanmış.

Gökhan da kendisi gibi radyolog olan Almanya’daki iş arkadaşı Cahit’e benden kaptığı virüsü bulaştırarak yelkencilik camiasına kazandırmış.

20210427_164209

Gökhan yıllardır “Abi bir tekne kiralayalım gezinelim ” deyip duruyordu.

Ben önce “Türkiye’de niye kiralayayım, benim zaten teknem var, kiralayacaksak Adriyatik’te kiralayalım” dediysem de malum pandemi yurt dışı seyahatlerini kısıtlayınca ısrarlarına dayanamayıp

“İyi bari, burada kiralayalım” dedim.

20210427_104215

Türkiye’de kiralık tekneler genelde 40 fit (13 metre) civarında ve haftalık fiyatları da 2000 euro civarında. Bu teknelerde en az 6 kişi rahatlıkla kalabiliyor, ancak biz üç kişi olduğumuzdan hem böyle büyük bir tekneye ihtiyacımız yoktu, hem de kişi başı 650 euro çok pahalıydı.

Bu konuyu danıştığım arkadaşım Doğan Sailing’te eğitmenlik yapan doğuştan yelkenci, sonradan operada fagotçu Uğur

“Senin aradığın tipte tekne Göcek’te Budget Sailing’te var” dedi.

Budget sailing'in web sitesine baktığımda gerçekten de 27 fit (8,5 metrelik) tekne kirasının haftalık 500 euro olduğunu gördüm.

20210428_064511

Şirketin sahibi  Hasan Bey ile (Sonradan tanışınca kendisini çok sevip, sayıp Hasan Abi demeye başladık) telefonda anlaştık, kaporayı Şubat ayında gönderdim ve heyecanla Nisan sonunu beklemeye başladık.

(Gökhan’dan öğrendiğim bir teknik; ileri tarihli bir seyahat planlayıp bileti, alınca o güne kadarki günlerin hep umut, ışık dolu geçiyor.)

20210427_181103

Nisan ayında pandeminin yavaşlayacağını ve seyahatlerin açılacağını umut ediyorduk ama öyle olmadı, haftasonu sokağa çıkma yasakları devam etti.

Gökhan Cuma akşamı Türkiye’ye geldi, 

Cumartesi sabahı tekne rezervasyonumuzu ve doktor kimliklerimizi yanımıza alıp İzmir’den çıktık.

20210501_170112          

Yolda bir kez kontrol oldu.

Benim kimliğime bakıp geçin dediler, Gökhan'ınkini sormadılar. 

20210424_104832 

 Herhalde tipini doktora benzettiler. 

20210425_094744 

Asistanlığımda bir doktor arkadaşım ehliyet kursuna fiyat sormaya gitmiş. Fiyatı aldıktan sonra teşekkür edip çıkarken sekreter kız:

"Yalnız bu ilkokul mezunları için son kurs" demiş.

 

Cahit de Almanya’dan Dalaman’a uçup oradan Göcek’e geçti, bizden önce tekneye ulaştı, Hasan Abi ile buluştu.

Daha önce böyle bir kiralama işine girmediğimizden ve bu işi yapanlardan duyduklarımdan ( tekne kiralama şirketlerinin esas karı, oluşan hasarlar sonucu kesilen ekstra ücretlerdenmiş)  biz gelene kadar teknenin altına dalıp hasar olup olmadığını kontrol etmesini söyledim.

Cahit  telefonda fısıldayarak 

“Abi öyle bir ortam yok burada” dedi.

20210424_182200

Öğlen saatlerinde biz de Göcek D-marine vardık. 

Hasan Abi ile tanıştık. Karşımızda gerçekten hiç bizi kazıklayacak birine benzemeyen son derece kalender bir insan gördük.

Müstafi bir deniz subayı olan Hasan Abi uzun yıllardır Göcek’te yatçılık yaptığından ve bu yıllar içinde karşılaştığı haksızlıklarla sürekli mücadele ettiğinden en sonunda hukuk okumaya karar vermiş ve geçen sene fakülteyi bitirmiş. 

Şimdi stajını yaptıktan sonra Deniz Hukuku alanında uzmanlaşmak istiyormuş, zira bu konuda çok açık varmış.

20210429_194443

Hasan Abi’nin gözü de her nedense bizi tutmuş olacak ki normalde vermemiz gereken 750 euro depozitoyu istemedi.

(Bu depozito,tekne batsa bile bizim tüm sorumluluğumuz olacakmış, kalanını sigortadan ödüyormuş) 

Evrakları doldurmak için kıyıdaki ofislerine gittik, kardeşi Aziz Kaptan ile tanıştık. 

Evrakları doldururken tabldottan yemek söylediler, hep beraber bezelye yedik.

20210424_132206

Ben kaptan olarak kaydoldum, ADB dışında bir belge istenmedi. 75 euro da transit log (Teknenin kaptanının ben olduğumu gösteren ruhsat gibi bir şey, sigorta için şartmış) ve teknenin temizlenme ücreti olarak ödedik.

20210424_142040

Hasan Abi bize demirleyebileceğimiz güzel koyları anlattı,  tekneyi tanıttı ve teslim etti.

20210424_142345 

Kumanya alışverişini Göcek Şok’tan ve karşısındaki manavdan yaptık. 

Sempatik manav, fiyatını sormak gafletinde bulunduğumuz (20 lira/kg) kavunu bize zorla sattı, biz de tekneye o kadar para harcadıktan sonra itiraz etmedik. 

İlk çıkan Galya kavunlar çok pahalı ama pek tatlı oluyor.

20210424_200125

Alkollü içkilerin satışının tartışmalı olduğu hafta sonuydu. Tekel bayileri yasağı tanımayacaklarını ilan etmişlerdi ama Migros içki satmıyordu. 

Yazın böyle bir gezi birasız olamayacağından Hasan Abi'den yardım istedik.

20210425_160903 

 Tanıdığı bir tekel bayii ile konuştu, bira, şarap ve rakı aldık. 

Bütün kumanya alışverişimiz 1000 lira tuttu. 

660 lirası içeceklerdi.

20210424_164458 

 Daha önce bu alışverişi pek çok kere yaptığımdan insanların tekneyle tatile çıkarken  ne kadar lüzumsuz ve çok alışveriş yaptığını biliyordum. Tanımadığın kişilerle charter’a çıkarken ortak hesaptan alışveriş yapıldığından bu kadar şeye ne gerek var diyemiyorsun, sonunda hepsi ya atılıyor ya teknede kalıyor.

20210424_155415 

Grubumuzun tecrübeli abisi olduğumdan alışverişi makul düzeyde tuttuk.

Gökhan ile Cahit’in aç gözlülükle sonradan aldıkları 10 yumurta dışında pek bir şey de artmadı.

Teknede canlı bitkimiz de olsun diye fesleğen ve reyhan aldık. Yol boyu hem kokladık hem de Zorba'daki domuzun taşağı  misali öldürmeden kısmen yedik. 

Saat 17 gibi marinadan çıktık. 

Zamanımız dar olduğundan en yakındaki Uzun Ada’nın rüzgar altına kıçtan kara demirledik.

20210424_200451

Kıçtan kara özellikle Ege Denizi’nde kullanılan bir demirleme şekli:

Geri geri kıyıya doğru giderken önden demiri atıp kıyıya yaklaşınca tutup geriyor sonra da bir veya iki halatla kıyıda uygun bir yere bağlanıyorsun.

20210426_173334 

 Tabi demiri ne zaman, hangi derinliğe, ne kadar mesafede atmaya başlayacaksın, bunlar hep tecrübe işi. 

Tekneyi güzelce bağladık ama o günden itibaren 'Safety Officer' adını taktığımız Gökhan bir türlü rahat edemedi.

20210424_200107 

Daldı gitti baktı demirimiz güzel yerleşmiş, tırnakları dibe takılmış mı diye. 

Yine de içine sinmedi, yedek demiri de yüzerek götürdü, başka bir açıya attı, tekneyi deli bağlar gibi bağladık.

20210424_200608

Bu ilk zaferimizi kutlamak için hemen bandrollü rakımızı açtık, 25 liralık kavunla birlikte  götürdük, tam zengin işi oldu.

20210428_195548

Sabaha karşı rüzgar çıktı, küçük teknemiz sallandı ama yuvarlanmadı.

Sabah olunca Cahit ilk iş Almanya’dan İzmir’e kargolattığı dalış elbiselerini giydi, zıpkınını, ağırlıklarını kuşandı, daldı.

20210425_084753

Anlattığına göre çocukluğundan beri her türlü avın içinde büyümüş. 

O kadar ki çocukken babası Cahit’i üç kez kazara vurmuş ama basit saçma yaralarıymış.

Dedesi Maraş’ta doktormuş, babası da Almanya’da tıp okumuş. İkisi de çok avcıymışlar, avcılık adeta aile geleneğiymiş. Avcılıkları esasen köpek sevgilerinden kaynaklanıyormuş. 

Köpekleri doğaya çıkartmak bahanesiyle kendileri de dağlara gidiyorlarmış.

20210425_153315 

 Avcılığı bir nevi doğa turizmi faliyeti haline getirip Adıyaman'dan Erzincan'a pek çok bölgeye avlanmaya gitmişler. Ancak kendi tabiri ile asla et avcılığı yapmamışlar. Mesela arabayla avlanacakları dağa giderken yolda keklik sürüsü bile görseler durup vurmazlarmış. 

Nitekim bizim gezimiz boyunca da gördüğü iki orfozu küçük oldukları (birer kilo) için vurmamış.

20210425_102737 

Cahit Gökhan'ın söylediğine göre iyi bir doktor olmasının yanı sıra tabiat hakkında da oldukça bilgiliydi.
Yeri geldikçe nebatat ve hayvanat hakkında çok güzel bilgiler verdi. 

Ayrıca Cahit'ten dalmadan önce maskenin içine diş macunu sürüp çalkalanırsa buğulanmadığını öğrendim. Daha önce Uğur'dan tükürmeyi öğrenmiştim (Uğur: “Bende artık şartlı refleks oluştu, maskeyi elime alınca ağzım sulanıyor”, diyordu)  ama diş macunu çok daha etkili, bir kaç sefer idare ediyor,yalnız çok mentollü versiyonları kullanmamak lazım, gözü yakıyor. 

20210429_155717

Cahit avlanırken biz de yüzdük. 

Nisan sonunda Göcek'in denizinin daha sıcak olacağını düşünüyordum. Yarım saatte üşünüyordu. 

20210426_111605 

 Cahit avdan 3-4 balık (biri iri bir barbun) vurmuş olarak döndü.

20210426_194049 

Barbun nedense anlamsızca pahalı bir balık. 

Bu yazıyı yazdığım gün Mordoğan mezatında kilosu 250 liraydı, adeta bir lüks tüketim ürünü. 

Moda diyeceğim ama bizim balık kooperatifinin başkanı Yaseddin Bey sık sık:

"Barbun aslında şimdi çok ucuz, eskiden kilosu bir çeyrek altındı" diyor. 

Bilemiyorum, belki altının fiyatı çok arttı.


Kahvaltımızı ettikten sonra demirlerimizi topladık.

Aloa 27 çok güzel, denizci bir tekne. 

Tek eksiği ırgatının (demiri dipten çekecek motorunun) olmaması. 

20210428_064511 

40-50 kilo demir ve zinciri güneşin altında kol gücüyle çekmek gerçekten yıpratıcı oluyor.  

Genelde ben dümende olup bu işi gençlere yaptırdım

IMG_20210430_182610 

İlk yelken günümüzde hava çok güzeldi bol bol yelken yaptık. 

Tersane Adasının kış koyuna girdik. Restoranlar pandemi nedeniyle kapalıydı, bakım yapıyorlardı, pek kimse yoktu. İskeleye başarılıl bir yanaşmadan sonra koyu dolaştık.

IMG_20210425_151902

Köylüler adada yaşayan  hayvanları bir motorlu tekneye balık istifi doldurmakla uğraşıyorlardı. 

20210425_152005

"Nereye gidiyor bu hayvanlar?" diye sordum oraya toplanmış yüklemeyi heyecanla ve bağrışarak izleyen köylülerden birine

"Fethiye'ye " dedi

"Oraya kadar denizden mi gidecekler" dedim hayretle

Köylü gülerek;

"Hayır karşıya geçip karadan gidecekler tabi" dedi

20210425_152405 
 
Adada epeyce hayvancılık olsa gerek, sağda solda inekler yatıyordu.

  20210425_153858

Bir ineğin yüzü gözü sinek içindeydi, kulaklarını arada sırada sallayarak sinekleri kovmaya çalışıyordu.

  20210425_153936

Koyun arkasında viran bir kilise gördük, içine girdik.

20210425_153530

Böyle eskiden gösterişli olup şimdi viraneye dönen binalar beni çok hüzünlendiriyor.

 20210425_153448

Hele kilisenin bütün cemaatinin adalarından uzakta öldüğünü düşününce insan değişik duygulara gark oluyor. 

Adadan ayrıldıktan sonra Akvaryum koyunda demirli kocaman gibi bir yat gördük.

Yanında da aynı modelden yine altın yaldızlı servis botu vardı.


20210425_161424 

Bana Austin Powers'taki Mini me yi anımsattı
















Yüzen ütü adını taktığımız, t
am bir görgüsüzlük abidesi olan  bu yat hafta boyunca peşimizi bırakmadı, her gittiğimiz koyda karşımıza çıktı. 
Samimi söylüyorum; Wayfarer'ımı bununla asla değişmem

20210425_161447

Akvaryum Koyunun karşısında Simavi'lerin Adası ve yazlığı vardı.

Eskiden evler daha mütevazı yapılıyormuş.

20210425_163406 

Akşamüstü Cahit uzaktan akrabası olan bir doktorun da buralarda teknesiyle tatil yaptığını ve bizi davet ettiğini söyledi. 

“Olur gidelim” dedik.

Akın İstanbul’da meşhur bir plastik cerrahmış. 

O kadar meşhurmuş ki 50 yaşında 55 fitlik bir süperyat almış. 

Eşi Ebru da yeni emekli olmuş bir patologmuş.

20210425_183238 

Boynuzbükü’nde iskelede bağlıymışlar. 

Biz de koyun bedava köşelerinden birine demir atıp  tekneyi sağlamladıktan sonra Akın’a telefon ettik. 

Teknede çalışan denizcisi bir sürat motoru ile gelip bizi aldı, iskeledeki yata götürdü.

20210425_182350 

Akın’ın kuzeni Cem ve eşi Ayşe de teknedelermiş.

Hep birlikte teknenin burnunda sundownerlarını içiyorlardı. 

20210425_185134


Bizi de hemen viskilendirdiler.

 












Misafir misafiri sevmez ama biz kısa sürede kaynaştık muhabbet ilerledi.

Yemeğe kalmamızı önerdiler.

"Yemek gördün ye, dayak gördün kaç" atasözümüze uyarak hemen kabul ettik.

Yemek teknenin üst arka güvertesinde kurulu (tekne 3 katlı) 8 kişilik masada Akın’ın denizcisi Ali tarafından hazırlanmıştı.

20210425_195711 

 Ali üniversite öğrencisiymiş. 

Yıllardır teknede Akın'lara yardımcı oluyormuş.

20210425_194722

Akın salatayı bizzat yaptıktan sonra  teknesini gezdirdi. 

Kamaraların yer aldığı en alt kat oldukça geniş ve  konforluydu. 

Teknenin dümeni joystick şeklinde, yanında da çeşitli viskilerden oluşan kaptana ait mini bir bar mevcut! 

Akın, başta ve kıçtaki pervanelerle tek başına koca tekneyi iğne deliğinden geçirebildiğini söyledi.

20210425_193518  

Daha önce yelkenlisi varmış, onu satıp bunu almış. 

Bu teknenin değeri 700 bin euro civarındaymış. 

Yemeklerle birlikte rakıya geçtik. 

Rakılar geldi gitti, muhabbet koyulaştı. Akın ve eşi Esra benden iki yaş küçükmüşler.

Akın tutturdu alnıma botoks yaptırmam lazımmış!

Benim gibi kıçının kılları sütlü kadayıf olmuş adama yüzündeki kırışıklıklarını gidermek için botoks önermek tam bir mesleki deformasyon olsa gerek. 

Allah muhafaza botoks yaptırıp hele bir de saçımı uzatıp at kuruğu bağlarsam vurun beni.

20210427_103145

İnsan yaşını kabul edip ona göre yaşamalı.

Cengizhan'dan Ertuğrul Akbay'a pek çok  kişi yaşlanıp ölmeyi kabullenmek istemiyor ama henüz becerebilen olmadı. 

"Yaş 75 yolun yarısı" deyip 80'inde gitmek trajikomik bir durum



Akın'ınki bence mesleki deformasyon. Botokslu surat görmeye alışınca sanki o norm gibi oluyor, her suratı ona çevirmeye çalışıyorsun.

20210426_002332 

Botokslu ya da cerrahi müdahele yapılmış suratlar istisnai durumlar dışında genç değil genç görünmeye çalışan yaşlı görüntüsü veriyor. Çeşitli ruhsal saiklerle genç yaşlarında bu müdahelelere başvuranlar ne yazık ki daha yaşlı göründüklerinin farkına varamıyorlar.

Şahsen ben dudaklarını, elmacık kemiklerini doldurtmuş birini gördüğümde ister istemez ruhsal sorunları olan bir kişiyle karşı karşıya olduğumu düşünüp ona göre davranıyorum. 

Hele son yıllarda kaşların çektikleri.
Biraz geriye çekilip dışardan bakınca insanın güzelim kaşlarını teker teker yoldurup yerine dövme veya boya ile yeni bir kaş resmi çizdirmesinin ne kadar garip ve korkunç bir şey olduğunu farketmemek imkansız ama işte, moda dendi mi akıl devreden çıkıyor.

(Ursula Le Guin de Mülksüzler'de böyle bir yabancılaşmayı; kadınların saçları dahil tüm vücut kıllarını aldırmasını anlatıyordu. 

Okurken çok garip gelmişti ama moda olursa şaşırmam) 

Bu güzelken daha güzel olayım çılgınlığı öylesine bir moda ki; eskiden yüzüne bakılmayan, ancak tembel öğrencilerin seçtiği Dermatoloji (hem TUS puanı düşük, hem de nöbetleri az ve sorunsuz olduğundan) son yıllarda tercihlerde hep birinci sırada. 

Genç tıp öğrencileri uzun erimli düşünemediklerinden bu zenginlik ve surete yatırımın ilanihaye süreceğini sanıyorlar. 

Aynı şekilde normalde görevi doktorların yönlendirmesiyle diyet listeleri hazırlayıp hastalara bunları anlatmak olan diyetisyenler de muayenehane açıp zayıflatma işinden  para kazanmaya başlayınca diyetisyenlik bölümü de başarılı üniversite öğrencilerinin tercihleri arasında yer almaya başladı. 

Bu gençler 10-20 yıl sonra çalışma hayatlarının ortasına geldiklerinde dünyada açlık- kıtlık olabileceğini ve kimsenin artık zenginlikten kaynaklanan fazla yağlarından kurtulmak için diyetisyen yazıhanelerine para vermeyebileceğini hiç düşünmüyorlar.

Neyse Akın'ın botoks salvolarını savuşturduktan sonra sürekli ağzında tuttuğu ama yakmadığı sigara dikkatimi çekti. 

İki yıldır ağzında tutuyor ama yakmıyormuş.

20210426_011641

Hastalarımdan da gördüğüm mantıklı bir yöntem zira sigara bağımlılığının psikolojik ve oral dönem takıntısı ile ilişkisi var. Sigarayı bırakanların kilo almasının sebebi de sürekli ağızlarına birşey sokma dürtüsü. 

Tabi asla bana göre değil, ben sigaraya bu kadar yakın olsam ikinci gün yakıveririm.

Yemekte köfte ve tavuk vardı. 

Konuklardan Ayşe sadece köfte yedi zira vejeteryanmış. Sadece antrikot ve köfte yiyormuş. 

Bunu da gayet ciddi söyledi.

20210425_235510

İlk başta çelişkili gibi gelse de ben buna "Anadolu tipi vejeteryanlık" diyorum. Aynen “Anadolu İslamı” gibi sınırsızca esnek kuralları var, istediğini yiyebilirsin ve vejeteryanlığına halel gelmez.  Vejeteryanlığı övme yarışındayken güzel bir lahmacun gördüğü anda söylediklerini unutup yumulan çok gördüm.

Bu arada Fenerbahçe'nin maçı varmış. 

Akın ve Cem orta kattaki kocaman ekranda maçı izlediler, Fener yenmiş olacak ki neşeyle Fenerbahçe marşları söyleyerek masaya döndüler. 

Akıllı insanların fanatik Fenerbahçe taraftarı olması bana oksimoron gibi geliyor.

Yemek ve sohbet birbirinden lezzetliydi.

Yemeğin üstüne biraya geçtik.

Akın tencerede mısır patlattı,  dans bile ettik.

20210426_005129 

Daha 2-3 saat önce hiç tanımadığımız bu sıcakkanlı insanlar bizi çok güzel ağırladılar. Gecenin sonunda bizi herhalde aynı sürat teknesiyle teknemize götürdüler. 

Herhalde diyorum zira güzel muhabbet ve sınırsız içki bende hafıza kaybı yaratıyor.


Sabah teknenin yumuşak salınımlarıyla salonda uyandım.

Bir süre kaportanın kapısından görünen çam ağaçlarının yukarı aşağı salınımlarını izleyerek dün gece neler olduğunu hatırlamaya çalıştım. 

20210426_075153

Mürettebat kalkınca önce yüzdük.

Sonra termosa poşet atarak çayımızı demledik, kahvaltımızı ettik.

20210428_115921

Gün boyu güzel yelken yaptık.

20210427_181151

Kim tekneyi daha çok bayıltacak (yatıracak) yarışması yaptık.

Elbette ben kazandım.

82f89986-75e2-48ba-ad41-a1639b693cdf 

Gökhan biranın da etkisiyle yine çok eğlenceli oldu.

WhatsApp Video 2021-04-27 at 18.29.17

Göcek körfezinin içinde ve adaların etrafında dolaştıktan sonra akşam demirlemek için Bedri Rahmi Koyu’nu seçtik. 

Bu koy Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun Mavi yolculuk yıllarında büyük bir kayanın üzerine boyadığı balık resmiyle meşhur. Elbette resmin 50 yıldır canlı durması Bedri Rahmi'nin oğlu Eren Eyüboğlu'nun düzenli aralıklarla yenilemesi sayesinde gerçekleşiyor.

Koya gideceğiz ama  rüzgar tam koyun içinden bulunduğumuz yöne doğru, oldukça da sert esiyordu. 

Zaten yelkenciliğe başladığımdan beri rüzgar için geliştirdiğim bir tanım var:

“Tam gitmek istediğin yönden sana doğru esen şeye rüzgar denir”

20210429_140921

Mecburen yelkenleri kapatıp motora yol verdik ama o da nesi. Teknemizin 16 beygirlik motoru karşıdan gelen rüzgar ve dalgaları yenip istediğimiz yöne gitmeye yetmiyor, tekne burnunu habire sağa sola atıp duruyordu. 

Mecburen önce dalgalara açılı olarak koyun kıyısına doğru gidip sonra koyun içine girdik, Kuzeyinde bir yere demirledik.

20210427_105707 

İskeleler de boştu ama biz para verip vermeyeceğimizden emin olmadığımızdan bağlanmadık. 

Söylediklerine göre eğer restoranlarda yemek yersen iskeleye bağlanmak ücretsizmiş ama yemezsen ne olacağı muğlaktı.

Cahit tekrar dalıp bir kaç balık daha vurdu.

20210429_103914 

 Akşam yemeğinde balık yiyeceğimiz belli ama nasıl pişeceği çok tartışmalı.

 Cahit barbun tava olur diyerek kızartmak istedi.

20210426_203849

Ben Hasan Abi'ye söz verdik diye itiraz ettim. 

Gökhan da Cahit'in tarafını tuttu; 

"Kokmaz abi ya, barbun da haşlanmaz ki" dedi.

20210426_203243

Bence de iki üç balığı unlamadan (zaten unumuz yoktu) zeytinyağında çevirmek tekneyi bir kilo sardalyayı unlayıp kızartmak, ya da köfte pişirmek kadar kokutmazdı ama  bir kere söz vermiştik.

20210426_203228

Sonuçta Cahit balıkları kızarttı, pek koku olmadı.

Uzun süredir utanacağım bir şey yapmadan yaşamaya çalışıyordum bu bir istisna oldu.  

Sonradan aklıma gelen bir opsiyon telefon edip izin almaktı ama artık olan oldu.

20210426_203805

Dönüşte tekneyi teslim ederken de söylemeyi unuttum.

Buradan, verdiğim sözü tutamadığım için Hasan Abi'den özür diliyorum. 

Balıkları Göcek'ten aldığımız bir şişe beyaz şarap ile gömdük. 

Yemekten sonra sohbet ederken koyda saksafon sesi duyuldu. 

Anlaşılan komşu teknelerden birinde bir saksafoncu varmış. Tam da dolunay vardı, unutulmaz bir gece oldu.

20210427_221658 

Sabah koyun yukarısındaki Likya mezarlarına tırmandık.

20210427_105147 

Teknedeki hareketsizlikten sonra iyi geldi.

20210428_104810 

Koyun manzarası yukardan pek nefis. Bizim tekne diğerlerinin arasında en küçük ama bizce en güzeli! 

20210427_105707 

 Gökhan ile Cahit Rock grubu pozu verirken.

  20210427_110047

Yürüyüşü bitirdikten sonra çocuklar demirimizi topladılar, iki yan koyda Hasan Abi’nin tavsiye ettiği Küçük Sarsala’ya gittik, restoranın iskelesine yanaşıp bağlandık.

IMG_20210427_153443

İskelelere geri geri yanaşma işi bizim için harika bir pratik oluyor zira tekneyle geri geri manevra otomobilden farklı ve çok daha fazla parametre içeriyor. Öncelikle dümen ileri gitmek için tasarlandığından geri giderken kafan karışıyor, ikincisi motorun pervanesinin kanatlarının yönüne göre her teknenin geri giderken çektiği bir yön var.

20210428_102157 

Bizim tekne iskeleye (yani teknenin soluna)  hem de feci çekiyordu.

Geri geri giderken halat atılabilecek mesafeye gelince  iskeleye çarpmamak için (teknelerin freni olmadığından ) motoru ileriye verip tekneyi durdurmak, iskeledeki bir kişiye halatı atıp, halkadan geçirdikten sonra geri alıp tekneye sabitlemek, bütün bunları yaparken de rüzgarın tekneyi ne yöne iteceğini hesaplayıp kollamak gerekiyor.

20210427_164726

Tabi bunları boş iskeleye yapmak bile bizim için yeterince güç iken milyonluk teknelerin arasına girmek çok stresli bir iş.

Zaten iki teknenin arasına girmek için manevraya başladığın anda tekne sahipleri hemen ellerinde usturmaça denen şişme tamponlarla teknelerinin yanaşılacak tarafında tedirgin bir şekilde beklemeye başlıyorlar.

IMG_20210426_161327 

Zira azcık değdirip jelkotunu (cilasını) kaldırsan tamiri 500 eurodan başlıyor. (Denizciliğin para birimi euro: Marina kirası, sigorta, malzeme, tamirat hep euro ile. Hatta ben de bu yazının sonunda bütçeyi euro ile vereceğim)

Her neyse Küçük Sarsala’nın iskelesini boş görünce bu fırsatı kaçırmadan hemen yanaştık. 

20210427_154135 

 Halatımızı sonradan restoranın sahibi olduğunu öğrendiğimiz Sezgin aldı, güleryüzle “Hoşgeldiniz” dedi.

Biz de iskeleye yanaşmışve güleryüz görmüşken fiyatları bir soralım dedik. Çiftlik balığı+ meze, salata  kişi başı 220 lira imiş (22 euro diye not düşeyim. Enflasyon yeniden canlandığından yazılar bayatlayınca Türk lirası fiyatlar pek bir anlam ifade etmiyor) Pazarlık pazarlık (Tekneciler içinden bizden başka pazarlık eden olduğunu sanmıyorum)  akşam için 3 kişi 500 liraya anlaştık. 35’lik rakı da 250 liraymış. 

Tuvaletlerini kullandıktan sonra yine demirimizi toplayıp açıldık, yelkenle körfezin dört bir yanını dolaştıktan sonra akşam Sezgin’in iskelesine ikinci kez yanaştık.

20210428_064627

Bu sefer halatımızı yandaki tekneden gençten yakışıklı, efendi bir oğlan aldı. Bağlandıktan sonra teknemizi övdü,

“Çok güzel teknedir” dedi. Aloa pek bilinen bir tekne olmadığından şaşırdım.

Onur yandaki lüks ve yeni yelkenlinin kaptanıymış. Doktor bir çift ile yıllardır beraber çıkarlarmış.

20210427_192323 

Tekne 6 aileye aitmiş, 300 bin euroluk fiyatı bölüşerek kişi başı 50 bin euro vermişler, yılda iki ay kullanıyorlarmış. Bu şekilde ortak tekne alımı oldukça yaygın, masrafları da paylaşıyorsun ki böyle 15 metrelik bir teknenin sadece yıllık marina kirası 5000 euro’ya kadar çıkabiliyor.

20210427_214411 

Karaya alması, bakımı, sigortası, arızası da ayrıca epeyce bir para tutuyor.

Onur’a yelkenciliğe tutkumuzu ve ırgatımızın olmadığını söyleyerek bize önereceği sessiz ama derin de olmayan bir koy sordum. 

Harita üzerinde adanın dışında bir koy gösterdi, işaretledik.

Sezonun henüz başı ve yasakların olduğu bir dönem olduğu için çok  fazla tekne yoktu. Genelde yabancılar vardı, ama Batı Avrupalı hiç yoktu. 

O sırada Putin Rusların da gelmesine izin vermediği için teknelerde hep Ukrayna bayrakları vardı.


20210427_174856 

 (Teknelerde üç yere bayrak çekiliyor.  Kıçtaki teknenin kayıtlı olduğu ülkenin, sancağa  eğer yabancı ülkedeysen bulunduğu ülkenin bayrağını çekmek zorunlu. İskele tarafına ise ihtiyari olarak teknedeki mürettebatın milliyetlerini gösteren bayrak(lar) çekilebiliyor.

20210428_112110

Teknede tatlı su sıkıntılı olduğundan restoranda duşumuzu aldık, olabildiğince temiz giyinip restorana oturduk.

Mezeler ve balıklar güzel, hizmet güleryüzlü, ortam çok güzeldi. 

Bu akşam da Ukraynalı bir hanım kız teknelerinin havuzluğunda şarkılar söyledi gecemizi şenlendirdi.

Hesap olarak konuştuğumuz gibi üç kişi 750 lira ödedik; ıssız bir koyda güzel bir yemek için bence makuldü.

20210427_214153

Teknede bira ile muhabbete devam ettik.

Sabah hava çok sakin rüzgar sıfırdı.

20210501_075822

Hemen arkadaki Hamam Koyu’na yürümek istedik zira burası çok derin olduğundan tekne ile gidip demir atmamız zordu.

 Dağlarda yürürken yolumuzu kaybettik, başka bir koya çıktık ama ne gam!

20210428_102936

Bu yazıyı yazarken böyle güzel koyların kül olduğunu düşündükçe kahroluyorum.

20210428_104822 

Güzel bir kahvaltıdan sonra hepimize uyku bastırdı, kendi teknenin olmasının güzelliği bir şey yapmak zorunda olmamak. 

Vurduk kafayı güzelce uyuduk.

20210428_134151

Öğleden sonra rüzgar çıkınca yelkenleri basıp, Göbün Koyu’na gittik. Burada da yanaşma pratiği ve büyük tuvaletleri yaptıktan sonra akşam için Kaptan Onur’un bize önerdiği küçük koya doğru yelken açtık.

Adaların arasındaki dar boğazdan geçtik

20210429_101043

Gerçekten de tam istediğimiz gibi bir yermiş. Derinlik 5 metre idi ve bizden başka hiç kimse yoktu.

20210428_190838 

Etrafta gürültücü insanlar olmazsa Göcek gerçekten cennetten bir köşe.

Akşam yemeğini alaminüt şeylerle geçiştirdik.

20210428_213256

 Sabah Cahit daldı, bir kaç değişik balıkla birlikte iki de Aslan balığı vurdu. Aslan balığı tropik sulardan Akdeniz’e son yıllarda giren çok yırtıcı bir balık.

20210429_104238 

 Ben ilk defa Sumatra’da görüp Endonezya yazısında denizin içindeki tavus kuşu gibi süslü görüntüsüne aşık olduğumu yazmıştım.











Diğer türleri yok etme riski olduğundan tüketimi teşvik edilmeye çalışılıyor ama dikenleri çok zehirli olduğundan pek avlayan-pişiren yok. Benim bildiğim sadece Datça’da gündüz ne vurursa akşamları müşterilere onları pişiren bir balıkçı var, o her gün bolca vurup tavasını yapıyor. 

Cahit de bir tane vurmuş, zıpkından çıkarmaya cesaret edemeden tekneye dönerken kıyıda 10 santim derinlikte (herhalde Göceğin suyu soğuk geliyor) bir tane daha görüp onu da vurmuş. Aslan balığı zıpkını görğünce kaçmıyormuş, vurması kolaymış. Dikenine güveniyor herhalde...

20210429_104054 

Zıpkından çıkarmadan kıyıya gidip balıkları dikkatlice temizledi. Akşama yemek üzere buzdolabına koyduk. 

Teknemizin buzdolabı günde bir iki saat motor çalıştırırsak içindekiler bozulmayacak kadar soğutuyor. Tabi güneş panelleri olsa motor çalıştırmadan da soğutması mümkün.

Güneşin sıcağından soğuk üretmek ne kadar gurur verici bir teknoloji yarabbim!

Kahvaltı yaparken aklıma geldi, Faho Kaptan’a bir selam videosu çektik.

Fahrettin Eroğlu 50 yaşına merdiven dayamış eski bir assubay.

Güneydoğu’da epeyce badire atlattıktan sonra emekli olunca Amerika’ya gidip 10 bin dolara eski bir tekne alıp elinden her türlü iş geldiği için kendisi yeniliyor ve yelkenli ile Meksika’ya iniyor.

Türkiye’deki emekli maaşı, diğer teknelerde yaptığı ufak tefek tamiratlar ve Youtube kanalından gelen gelirle gül gibi yaşıyor.

 Meksika’da Isla Mujeres Adası’nın lagününde bedavaya kalıyor. 

Meksika’da rom ucuz ve Isla Mujeres de Amerikalı turist kızlar için popüler bir destinasyon olduğundan erkekler için rüya gibi bir hayat yaşıyor. 

Akıllı bir adam olduğundan son zamanlarda gençleri bıraktı, kendi yaşına yakın Sandra isimli, geyşa ruhlu Meksikalı bir kadın buldu, onunla takılıyor.

Samimi uslubu ile yıllar içinde Türkiye’de pek çok deniz severin idolü oldu. Sevenleri kısa videolar ile kendisine selam gönderiyor, o da bu videoları özenerek yaptığı gerçekten güzel drone çekimleri ve müziklerle süslediği kendi videolarının başına ekliyor.

İşin ilginç yanı ben kanalını 2019 yılında Meksika’dan dödüğümüz hafta keşfettim. Bir hafta önce Isla Mujeres’te teknesinin bulunduğu lagünün önünden arabayla geçmiştik. Daha önce keşfetmiş olsaydım teknesine misafir olabilirdik zira Türkiye’den ziyaretine giden çok olduğu gibi adada da otel sıkıntısı var. Biz tuvaleti duş perdesiyle ayrılmış penceresiz bir odaya 30 dolar vermiştik. 

Kısmet değilmiş demek ki.

Her neyse Faho yayınladığı ilk videosunun başına bizim selamı ekleyince pek çok arkadaşım arayıp kendilerinin de onu takip ettiklerini söyledi.

Öğleye doğru koydan ayrılıp Cahit’in ertesi sabah erkenden uçağı olduğu için onu indirmek üzere Göcek marinasına geri döndük.

20210429_194443 

 Ertesi gün tam kapanma başlayacağı için tekrar çıkamayız diye biraz tedirgindik,  Hasan Abi’yi arayıp sorduk, turistler için sorun olmayacağını söyledi.

Marina’da yerimize palamarların yardımı ile bağlandık. Palamar aslında tekneleri karaya bağlayan halatlara verilen ad ama marina terminolojisinde zodyak botla teknelerin girip çıkmasına yardım eden, köyden gelmiş, aynalı güneş gözlüğü takan, telsizli ve yanık tenli  marina çalışanı anlamına geliyor.

20210424_171327

Son akşam yemeğimiz için bu sefer buğulama balık yaptık.

20210429_220557 

 Aslan balığının tadı çok güzeldi, temizleme derdi olmasa aslında hiç promosyona ihtiyacı yok.

Öyle ki bu buğulama hafta boyunca yediğimiz en güzel yemek oldu.

Sabah Cahit’i taksiye bindirip Dalaman’a gönderdikten sonra biz de ne olur ne olmaz Sahil Güvenliğin mesaisi başlamadan hemen marina’dan çıkıp en sevdiğimiz koy olan Bedri Rahmi’ye doğru yol verdik. Yola çıkalı yarım saat olmamıştı ki Cahit arayıp uçağının rötar yaptığını, 12 saat havaalanında beklemektense havaalanına yakın araba inebilen tek koy olan Büyük Sarsala’dan kendisini almamızı söyledi.

IMG_20210426_161338

Cahit’in durumu tam Göcek’ten at beni, in Sarsala’dan tut beni oldu. Rüzgarsız havada motorla 2 saat sonra Sarsala iskelesine kıçın kıçın yanaşıp bağlanmadan Cahit’i tekneye aldık.

Daha önce beğendiğimiz Binlik Koyuna gittik, yüzdük öğlen yemeğimizde güzel bir makarna yedik, uyuduk.

20210430_150559 

 Makarna tenceresinin dibi tuttuğundan halatla bağlayıp tekneden salladık, balıklardan kalanını Gökhan temizledi.

20210430_170907   

Akşamüstü Cahit’i yine Sarsala’da indirdik, randevulaştığı taksi koyda bekliyordu. Karşılıklı videolarımızı çektikten sonra Bedir Rahmi’ye gidip demirledik.

5 gün önce tek tük tekne olan koy tam kapanma ile birlikte dolmuştu. 5 gün önce dolunaydaki saksafonun yerini yüksek sesle yazlık Türkçe pop çalan lüks yatlar almıştı. 

20210430_195941 

 Bu pop müziği bir dinlersin iki dinlersin ama hayat bununla geçer mi arkadaş, hep aynı melodiyle sürekli bir nispet hali, resmen işkence.

“Her yerde okyanus, sen boğuldun derede
Zamanla unutulur, hani aklın nerede?
Saatin mi bozuldu, niye kaldın geçmişte?
Al bi' zaman bi' de akıl
Bu da benden sana hediye”

Eğlence olarak bu müziği son ses çalarak koydaki bütün tekneleri rahatsız eden bu güzide kişileri, yanlarına gidip “Sesi kısın” diyecek halimiz olmadığından, zaten en son benzer bir durumda  “Sesi kısın” diye uyarılan Reza Sarraf’ın teknesindeki korumalarının uyaranları epeyce dövdüğü de hafızalarımızda henüz taze olduğundan, hayatımızda bizi rahatsız eden diğer pek çok şey gibi Allah’a havale edip keyfimizi bozmadık.

20210501_053656

Sabah koyun dibindeki iskeleye bağlanıp kayadaki balık resmini görmek istedik ama orada değil başka bir girintideymiş.

Artık iki kişi kaldığımızdan ve ben de aynı geziyi Neşe ile başbaşa yapmayı planladığımdan Gökhan dümendeyken demiri tek başıma yavaş yavaş çektim. Yorucu ama olmayacak şey değil.

20210501_114507  

Balık resmine tornistanla yaklaşıp demir atmadan Gökhan'ın fotoğrafını çektik.

  20210501_120003

Rüzgarsız havada motor ve otopilotla yata yata Göcek’e döndük. Marinaya girmeden depoyu fulledik(Dolu almıştık) 

Bir haftada 300 lirallık mazot yakmışız.

20210501_135213 

 Hasan Abi kardeşi Aziz Kaptan ile  birlikte gelip tekneyi teslim aldı. 

Teslim aldı dediysem nasıl bir ticaret erbabıysa, insan sarrafı mıdır nedir, tekneye de hiç çıkmadı. Bizden depozito da almamıştı İskeleden “Bir sorun var mı?” diye sordu.

Ben bir göstergenin plastik kapağına basıp köşesini kırmıştım onu gösterdim. “Hallederiz” dedi, helalleşip ayrıldık.


Bu gezi hayatımızda yaptığımız en güzel tatillerden biri oldu. Ayrıca bir tekneyi tek başımıza sevk ve idare edebildiğimizi gördük, kendimize güvenimiz arttı.


Budget Sailing ve Hasan Abi'ye bize bu olanağı sağladığı için teşekkür ederiz.



Bütçe 

Tekne kirası :                                  500 euro

Transit log:                                        75 euro

Kumanya :                                       100 euro

K.Sarsala'da akşam yemeği:         75 euro

Kişi başı, her şey dahil bir hafta : 250 euro

 

 Bu seyahatin bir de videosu var. 

Sıkılmadım onu da izlerim diyenler için link

 


 20210501_114531