
Güney sezonunu açmak için bir haftasonunu Marmaris Selimiye'deki Sardunya 'da geçirmeye niyetlendik, 20 gün önceden yer ayırttık.
Hayatımızda ilk defa bir otele rezervasyon yaptırıyorduk.
Cuma gecesi Aydın'da Yakuplar'da misafir olduktan sonra Cumartesi sabahı hep beraber yola çıktık. Yollarda gelincik ve sarı çiçek tarlaları göz alıcıydı.

Muğla'daki mutat Gökova Pide Salonu molamızı verip, beş porsiyon ince hamurlu, kapalı, kavurmalı nefis pideyi gövdeye ekledikten sonra yola devam ettik.

Sakar'da Gökova Körfezini seyrettik. Bu çirkin kuzu taklitlerinin neden sadece burada ve 4 ayrı kişi tarafından satıldığını tartıştık. Buraya özgü bir şey olmamasına karşın ısrarla yıllardır satıyorlar. Ben şimdiye kadar bunları satın alan, ya da evinde bulunduran kimse ile de karşılaşmadım, tam bir muamma!

Geze geze( nasıl olsa rezervasyon yaptırdık ya) öğleden sonra 3,5 gibi Sardunya'ya vardık. Burası daha önce gidenlerin bileceği gibi Bozburun yarımadasının Selimiye Köyünde deniz kıyısında bakımlı bir bahçenin etrafına dizili sınırlı sayıda taş oda, bir restoran ve iskeleden oluşan güzel atmosferli bir yer, tek kusuru biraz zengin kesime hitap etmesinden ötürü müşterilerin bazen bağıra çağıra konuşarak iskele üzerindeki sukuneti bozması.

Çıkıp Selimiye'de kalacak yer aradık. Daha önce beğendiğimiz Kaptan tadilattaydı, açık bir iki yer olmasına karşın hoşumuza giden bir yer bulamadık, saat ilerledi, yüzmeyi umduğumuz saatlerde hala bir oda bulamamış olmanın sıkıntısı içimize çöktü.
En sonunda 6 km ötedeki Bozburun'a gitmeye karar verdik. Daha önce Bozburun'da güzel pansiyonlar görmüş ama hiç kalmamıştık. Sahil yolunun sonuna doğru Dolphin Pansiyon'da karar kıldık. Sardunya ile aynı fiyattı( iki kişi oda+kahvaltı 80 lira) ve çok daha güzeldi. Otelde bizden gayri sadece İstanbul'lu, yeni evli meşhur bir şarkıcı vardı, ama eşiyle beraber değildi, sanki bizim gelişimizden biraz rahatsız oldu. Odalar deniz manzaralı, çiçekler içinde ve konforluydu.

Yol yorgunluğu ile biraz dinlenip balkonda keyif yaptık. Odaya bira istedim, Hülya Hanım "malesef yok" derken eşi "ne demek malesef, hemen aldırırız" dedi. Tadilat nedeniyle rahatsızlığımızı belirtince de normalde diğer işletmecilerin söyleyeceği "Abi az kaldı, abi 15 Nisan'dan sonra tadilat yasak" gibi lafları söylemeden işçileri hemen durdurdu.
Köyde düğün varmış, akşamüstü sessizlikte çok güzel bir klarnet solosu çaldılar, manzara ile birlikte çok etkilendik.


Daha önceden yemek istemediğimizden bize elde olanlarla mütevazi ama lezzetli bir sofra kurdular.


Kahvaltıdan sonra yayılıp kitap okuması en zevklisiydi.

Hava kapalı olmasına karşın, deniz çok güzel, kıpırtısızdı

Otelden ayrılırken inşallah hesapta bir arıza çıkartmazlar da hep geliriz diyorduk, ki yarım pansiyon (akşam yemekli) iki kişilik oda fiyatı olan 120 şer liranın üzerine 30 lira da fazladan yazıldığını gördük. Yemekte gelen yoğurdun 5, bir elmanın 8 lira olamayacağını söyleyince hesaptan yeni işe başlayan garsonu sorumlu tutup hemen düzeltiler, hatta garsonu da çağırıp "Oğlum söyle abilerine, sen işe başlayalı ne kadar oldu?" bile dediler.
Sonuçta Yakup nakit taşımadığı için 10 lira da borçlu kalıp 230 lira vererek otelden karşılıklı iyi dileklerle ayrıldık.
Bozburun'dan çıkıp Marmaris'e doğru geze geze yol almaya başladık. Bu yarımada her virajda insanın önüne doyulmaz manzaralar çıkarıyor.

Bir yol tabelasını takip ederek Bayır köyüne girdik.
Köy meydanındaki kocaman çınarın yamalı görüntüsünü sorduğum adam muhtar çıktı. Tedavi içinmiş.

Meydana 55 milyar harcayıp kafe restoran yapan amcanın çayını içtik Muhtar, amcaya köyün ortasına kafe restoran açma imtiyazını ihalesiz vermiş olacak ki ısrarla hediyelik eşya satmayacağını, diğer esnafa mani olmayacağını sadece ucuz çay ve yemek satacağını belirtti.

Amca planı projeyi de kendi çizmiş, güzel bir restoran yapmış, açık mutfağını gururla gösterdi, parayı bastırıp zeytinyağının en iyisini alıyormuş, ızgaralar 8-10 liraymış. Bir de herşeyden iyelik ekiyle bahsediyordu, öyle ki yakındaki Çınar plajının nasıl olduğunu sorduğumuzda sanki çayın taze mi demişiz gibi "Plajım güzeldir!" dedi. Yalnız amcanın kıyafet, maddi durumuyla biraz uyumsuz gibi geldi bana.



Dönüş yolunda Sedir Adası yoluna girip Yakup'ların bildiği Halil'in yeri diye bir yere oturduk,

