Bu yazıyı okumamız bitince;
- Dale Carnegie kimdir, onu tanımak bize ne kazandırır? /
- Ebeveynlerimize akıllı cep telefonlarının özelliklerini öğretmek bize ne kazandırır? Öğretmemek ne kadar para kaybettirebilir?/
- Çok ısrar etsek hasta olmadan istirahat raporu alabilir miyiz? /
- Çocuğunuza meşhur futbolcu adı koymak onun iyi bir futbolcu olmasına yardımcı olur mu? /
- Tuvaletten bize hangi hastalıklar bulaşabilir?/
- Duolingo ile bir dili öğrenmek gerçekten mümkün müdür? /
- Hangi meyvelere acı yakışır?/
- Bir kahve en fazla kaç lira ise içmeliyiz?/
- Casio F 91 W nin özellikleri nelerdir? /
- Yağlı yağ nasıl hazırlanır /
- Bir ülke neden gri listeye girer? Ülkenizi gri listeye alırlarsa bu sizi etkiler mi ve bundan utanmak gerekli midir?/
- Bir domino versiyonu olan aznif nasıl oynanır? /
- K-pop nedir? Aklı başında bir insan Korelilere nasıl hayran olabilir? /
- Helal para diye bir şey var mıdır?/
- Cüzdanımızı düşürürsek ve içindeki para helalse geri gelir mi? /
- Türk dizilerinde oynayanların hepsi aslında tek bir kişi midir? /
- Buster filminde Phil Collins'in suratsız karısının yüzü Acapulco'da güldü mü?/
- ve Meksika'ya gidebildik mi?
sorularına yanıt bulacağız.
Yıllardır gidip görmek istediğimiz ancak vize almaya üşendiğimizden salladığımız Meksika’nın Türk vatandaşlarına vizeyi kaldırdığını duyunca Airfrance’ın indiriminden bilet aldık.(3x650 euro)
Pasaportlar elimize geçtikten sonra Meksika Konsolosluğu'nun internetteki sayfasında formu doldurmaya çalıştık.
Neşe'nin suratı değişti,
“Ben onları almamış olabilirim” dedi.
Yanımızdaki bilet vesaireyi taşıdığımız ufak çantaya baktık.
Evet Neşe vize çıktılarını İzmir'de unutmuş!
Bunların basit, imzasız, fotokopi gibi formlar olduğunu, İzmir'de kaldığını söyledik.
Meksika Konsoloslu'ğunun sitesi elbette yine hata verdi.
Gecenin 4'ünde uyandırdığımız 75 yaşındaki adamcağız ancak hemen giyinip bizim eve gitmesi gerektiğini anlayabildi.
Yaşlılarla iletişim özellikle telefonda güç olabiliyor.
Mesela kayınpederimle aramızda şöyle diyaloglar çok geçti:
"Baba bizim kiler var ya..."
"Evet Boracığım..."
"Şimdi kilere girince sağda raf var ya..."
"Evet Boracığım..."
"O rafta mavi bir kutu olacak..."
"Evet Boracığım..."
"Mavi kutunun içinde eski faturalar var..."
"Evet Boracığım..."
"O faturaların içinden Mayıs ayına ait olanını bulup bana fotoğrafını atabilir misin?"
Kısa bir sesizlikten sonra;
Kısacası yaşlılarla (Bir süre sonra benimle de) özellikle telefonda 5 kelimeyi geçmeyen kısa, tek cümleler ile yavaş yavaş iletişmek gerekiyor.
Neşe'nin tarif ettiği yerlere baktı ama formu bulamadı.
Allahtan ana babalarımıza akıllı telefonu kullanmayı öğretmiştik.
Sevgili kayınpederim çekti ve attı ama Filiz Hanım görüntüler flu olduğundan isimlerimizin seçilemediğini söyledi.
Bir daha çekti.
(Lanet olsun Halk Sağlığı derslerinde indirekt-loş ışıklandırmanın insan sağlığına faydaları üzerine öğrendiklerime...)
“Baba mutfağa git, oranın ışığı daha fazladır.
(1980 öncesi petrol krizi sırasında mahallemize bir Fuel oil tankeri geldi.
"Süleyman Bey, rica etsem bizim eve yakıt alabilir miyiz?" diye seslendi.
Filiz Hanıma ısrar etmemek konusuna dönersem; kendi mesleki pratiğimden de biliyorum ki sahte rapor gibi usulsüz bir iş için ısrar etmek, hele hele çirkefleşmek kesinlikle sonuç vermez.
Eğer talebini düzgünce bir defa söyleyip ısrar etmezsen ve karşındaki kişinin inisiyatif kullanabileceği gri bir alan varsa belki başarılı olabilirsin.
Uçuş saati gelip de Filiz Hanım kapıların kapanması direktifini verdiğinde ben,
“Biz sizin vizeniz olduğuna inandık, ancak görmeden uçağa bindiremeyiz.
Bir takım formlar dolduruldu, gidip bagajımızı aldık.
Elimizdeki formları polise gösterip konut fonu pullarımızı tekrar kullanabilmek için iptal damgası bastırdık.
Oteli arayıp gece 3 te boşalttığımız odamıza dönüp dönemeyeceğimizi sordum. Yardımcı olabileceklarını söylediler.
Sabah uyanınca ilk iş kayınpederimi arayıp elindeki formları bir internet kafeden taratıp mailime göndermesini istedim.
Biz de kahvaltı için eski dostum, sınıf arkadaşım Sezgin ve eşi Serpil'in evine gittik.
Bingo! Sayfa açıldı.
İki dakikada 3 formu bir daha doldurup evdeki yazıcıdan çıktısını aldım.
Kahvaltıdan sonra Sezgin evlerinin yakınındaki Lütfi Kırdar Spor Salonu'nda amatör atletizm yarışmaları olduğunu söyleyerek gitmemizi teklif etti.
Beraberce yürüyerek salona gittik.
Sezgin İstanbul’da tanınmış bir ortopedist ve sporcu olduğundan ekabir takımının girebildiği protokol tribününe oturduk, bir kaç yarış izledik.