18 Şubat, 2023

Meksika (Mexico City) Ocak 2019

        20190124_141716                                        
Bu yazıyı okumamız bitince;
  1. Dale Carnegie kimdir, onu tanımak bize ne kazandırır? / 
  2. Ebeveynlerimize akıllı cep telefonlarının özelliklerini öğretmek bize ne kazandırır? Öğretmemek ne kadar para kaybettirebilir?/
  3. Çok ısrar etsek hasta olmadan istirahat raporu alabilir miyiz? /
  4. Çocuğunuza meşhur futbolcu adı koymak onun iyi bir futbolcu olmasına yardımcı olur mu? /
  5. Tuvaletten bize hangi hastalıklar bulaşabilir?/
  6. Duolingo ile bir dili öğrenmek gerçekten mümkün müdür? / 
  7. Hangi meyvelere acı yakışır?/
  8. Bir kahve en fazla kaç lira ise içmeliyiz?/
  9. Casio F 91 W nin özellikleri nelerdir? / 
  10. Yağlı yağ nasıl hazırlanır / 
  11. Bir ülke neden gri listeye girer?  Ülkenizi gri listeye alırlarsa bu sizi etkiler mi  ve bundan utanmak gerekli midir?/
  12. Bir domino versiyonu olan aznif nasıl oynanır? / 
  13. K-pop nedir? Aklı başında bir insan Korelilere nasıl  hayran olabilir? /
  14.  Helal para diye bir şey var mıdır?/ 
  15. Cüzdanımızı  düşürürsek ve içindeki para helalse geri gelir mi? /
  16. Türk dizilerinde oynayanların hepsi aslında tek bir kişi midir? /
  17. Buster filminde Phil Collins'in suratsız karısının yüzü Acapulco'da güldü mü?/
  18.   ve Meksika'ya gidebildik mi? 
sorularına yanıt bulacağız.


Yıllardır gidip görmek istediğimiz ancak vize almaya üşendiğimizden salladığımız Meksika’nın Türk vatandaşlarına vizeyi kaldırdığını duyunca Airfrance’ın indiriminden bilet aldık.(3x650 euro)
 


20190123_111045

Seyahat tarihi yaklaşınca bir daha kontrol edeyim şu vize işini dedim.
Bir de ne göreyim: 
Bordo pasaportluların yıllardır yeşil pasaportlulara ettikleri beddualar (haklılar) taa Meksika’dan duyulmuş olacak ki Meksika vizeyi sadece normal pasaportlara kaldırmış, yeşil pasaportluların hala belge toplayıp, bizzat Ankara ya da İstanbul’a gidip bir de kişi başı 36'şar dolar ödemesi gerekiyormuş. 
Konsolosluğu aradım.
"Hayır, yanlışlık yokmuş, bir mütekabiliyet (karşılıklılık) ilkesi gereği böyleymiş, işten okuldan kalma konusunda haklıymışım ama bizzat gelmeden halletmek mümkün değilmiş".
Ankara ya da İstanbul’a yol masrafını bir yana bırak, bir de işten-okuldan izin almak gerekecek.
 Can’ın her gün sınavı var, vizeyi verecekleri de garanti değil. 

IMG_8542

Oysa bordo pasaportlular sadece internetten bir form doldurup çıktısını yanlarına alıp gidebiliyorlarmış.



Üç yeni bordo pasaport almak 100 euro civarında tutarken İstanbul'a gidip gelmek, işten güçten kalmanın yanında iki katı masrafa yol açacağından birer de bordo pasaport almaya karar verdik. 
Parasını ödedikten sonra istediğin kadar pasaport alabiliyormuşsun. 
İran-İsrail gibi birbirine gıcık olan ülkelerin ikisine de gidecek olanlar vizede sorun çıkmaması için iki pasaport alıyorlarmış. 
Yakınlarda başka boş randevu olmadığından Çeşme Nüfus Müdürlüğü'ne gittik. Bize de bir gün Çeşme tatili oldu.

IMG_0054

Pasaportlar elimize geçtikten sonra Meksika Konsolosluğu'nun internetteki sayfasında formu doldurmaya çalıştık. 
Çalıştık diyorum zira sayfa sürekli hata verirken bir gece aniden açıldı ve doldurduk. 
Doldurduğumuz formun çıktısını alıp Neşe'ye saklamasını söyledim.



Bir ay sonra İstanbul'a uçtuk. 
Paris bağlantılı uçuşumuz sabaha karşı 5 te olduğundan bir gece önceden gidip havaalanına yakın bir otele yerleştik, erkenden uyuduk. 
Gece 03 te kalkıp taksi ile havaalanına gittik, bagajımızı verdik, biniş kartlarımızı aldık. 
Neşe'ye; 
“Vize formlarını da çıkart, sorarlar şimdi” dedim.
Neşe'nin suratı değişti,
“Ben onları almamış olabilirim” dedi.

20190124_141707

Bunu duyan çekin görevlisi kız hemen bizim çantaları götüren bandı durdurdu.
Yanımızdaki bilet vesaireyi taşıdığımız ufak çantaya baktık.
Evet Neşe vize çıktılarını İzmir'de unutmuş!

Sonradan adını öğrendiğimiz süpervizör Filiz Hanım formlar olmadan uçağa binemeyeceğimizi söyledi.
Bunların basit, imzasız, fotokopi gibi formlar olduğunu, İzmir'de kaldığını söyledik. 
"Görmeden bindiremem" dedi.



Uçağın kapısının kapanmasına 1 saat vardı ve biz daha pasaport kontrolundan da geçmemiştik. Hemen internetten formu tekrar doldurup çıktısını alayım diye dış hatların kırtasiyecisine koştum ama nafile...
Meksika Konsoloslu'ğunun sitesi elbette yine hata verdi. 
Daha fazla vakit kaybetmemek için 3-5 defa denedikten sonra İzmir'de bize yakın oturan kayınpederimi, yani Neşe'nin babasını aradık.

Gecenin 4'ünde uyandırdığımız 75 yaşındaki adamcağız ancak hemen giyinip bizim eve gitmesi gerektiğini anlayabildi.

IMG_20200614_121830

Yaşlılarla iletişim özellikle telefonda güç olabiliyor.
Mesela kayınpederimle aramızda şöyle diyaloglar çok geçti:

"Baba bizim kiler var ya..."
"Evet Boracığım..."
"Şimdi kilere girince sağda raf var ya..."
"Evet Boracığım..."
"O rafın üçüncü katında bir kutu var..."
"Evet Boracığım..."
"O rafta mavi bir kutu olacak..."
"Evet Boracığım..."
"Mavi kutunun içinde eski faturalar var..."
"Evet Boracığım..."
"O faturaların içinden Mayıs ayına ait olanını bulup bana fotoğrafını atabilir misin?"
Kısa bir sesizlikten sonra;
"Evet Boracığım, kiler dedin?..."

Kısacası yaşlılarla (Bir süre sonra benimle de) 
özellikle telefonda 5 kelimeyi geçmeyen kısa, tek cümleler ile yavaş yavaş iletişmek gerekiyor.

IMG_0312

Ancak saate karşı yarıştığımızdan durumumuz yavaş iletişime elverişli değildi.
Gripli gripli sıcak yatağından soğuk geceye çıkıp koşarak bizim eve giden kayınpederim bizi aradı.
Kısa cümlelerle evde unuttuğumuz bir belgeyi bulmasını istedik.
Neşe'nin tarif ettiği yerlere baktı ama formu bulamadı.
Allahtan ana babalarımıza akıllı telefonu kullanmayı öğretmiştik.

IMG_20200517_201959

Neşe, WhatsApp kullanmayı bilen babasından görüntülü konuşmaya geçip kendisine evdeki bütün evrakları göstermesini istedi. 
WhatsApp kullanmayı öğretmiş ama arka kamerayı açmayı öğretmemişiz. 
Ön kamerayı çevirerek göstermeye çalıştığı evrakların içinden vize formlarını güç bela seçince bunların fotoğrafını çekip çok acil bize atmasını; paniğe de yol açmayacak şekilde söyledik.

Sevgili kayınpederim çekti ve attı ama Filiz Hanım görüntüler flu olduğundan isimlerimizin seçilemediğini söyledi.
Bir daha çekti. 
Bir daha flu!
(Lanet olsun Halk Sağlığı derslerinde indirekt-loş ışıklandırmanın insan sağlığına faydaları üzerine öğrendiklerime...)

20190128_125438

Saatin tik takları artık adeta kulağımızda duyuyorduk.
Kapının kapanmasına 5 dakika kaldığında son kez, sesimdeki paniği gizlemeye çalışarak:

“Baba mutfağa git, oranın ışığı daha fazladır. 
Dirseklerini masaya daya ve ellerini titretmeden öyle çekmeye çalış” dedim.

20190128_132845

Her ne kadar;
"Baba bu çekeceğin fotoğrafın değeri en az 2500 euro" 
(Sadece İstanbul-Paris- Meksika biletleri değil, Türkiye ve Meksika'daki iç hat uçuşları, otel rezervasyonları vs.) demediysem de zaten heyecanlı bir yapısı olan adamcağızın ellerinin titremeden o fotoğrafı çekmesi mümkün olamadı.

Bu arada vizesinin tarihi geçtiği için uçağa bindirilmeyen bir kadın da eli böğründe İstanbul'da kaldı. 

20190123_111148

(İnternetteki formu uçuştan en fazla 30 gün önce doldurmak gerekiyor. 
Bu kadın ise 33 gün önce doldurmuş. 
Bir daha doldurabilse sorun olmayacak ama o saatte o da forma ulaşamazdı. 
Zaten kadının böyle bir gayreti de yoktu.

20190123_111153
 
Paso önüne gelene hakaret ediyor, kendisinin ne kadar çok seyahat ettiğini, hiç böyle bir şey görmediğini, onların cahil olduğunu söyleyerek adeta tepiniyordu.

20190123_103016

Ben ise böyle davranmanın hiç bir faydası olmadığını bildiğimden daha lisedeyken babamın zorla okuttuğu Dale Carnegie teknikleri ile öncelikle adını öğrendiğim Filiz Hanım'a bize yardımcı olmaya çalıştığı için sürekli teşekkür ediyor, telefonun ekranındaki kayınpederimin ter içindeki suratını gösteriyor, bizi uçağa alması için hiç bir talepte bulunmuyordum.

(1980 öncesi petrol krizi sırasında mahallemize bir Fuel oil tankeri geldi. 
Bütün komşular şoförü kolundan tutup kendi depolarını doldurmaya ikna etmeye çalışırken babam şoförün muavinine eğilip şoförün adını sordu. 
Öğrendikten sonra da kalabalığın üzerinden:
"Süleyman Bey, rica etsem bizim eve yakıt alabilir miyiz?" diye seslendi.

20190124_102843

Adını duyan şoför şaşkınlıkla babama dönüp "Tabi abi" dedi ve tankeri bizim evin önüne çekti. 
Dale Carnegie'nin isabetle tespit ettiği gibi insan en güzel gelen kelime kendi adıdır. 
Yeni bir kalem alınca önce adımızı yazarız.

Filiz Hanıma ısrar etmemek konusuna dönersem; kendi mesleki pratiğimden de biliyorum ki sahte rapor gibi usulsüz bir iş için ısrar etmek, hele hele çirkefleşmek kesinlikle sonuç vermez.
Eğer talebini düzgünce bir defa söyleyip ısrar etmezsen ve karşındaki kişinin inisiyatif kullanabileceği gri bir alan varsa belki başarılı olabilirsin.

Uçuş saati gelip de Filiz Hanım kapıların kapanması direktifini verdiğinde ben, 
"Bu kadar hazırlandıktan sonra eve dönmek olmaz. En iyisi yarın araba kiralayıp Bolu'ya gidelim, kar da var, güzel olur" diye düşünüyordum.

20190129_120048

Filiz Hanım ben bir şey söylemeden yanımıza gelip dedi ki;
“Biz sizin vizeniz olduğuna inandık, ancak görmeden uçağa bindiremeyiz. 
Bu nedenle biletinizi yarın aynı saatteki uçuşa aktarıyoruz. Yarına kadar vize kağıdınızı bulursanız uçağa binebilirsiniz”


Çok sevindik ve rahatladık. 
Filiz Hanım'a çok teşekkür ettik . 

Aslında bir yandan Bolu'ya gitme planları yaparken bir yandan da bir şekilde Meksika'ya gidebileceğimizi, biletlerimizin yanmayacağını hissediyordum. 
Ben müspet bilimlere inanan bir insan olmama rağmen bereket, helal ve karma kavramlarına dini referanslarından bağımsız olarak sonuna kadar inanıyorum. 
Dolayısı ile helal (dürüstçe çalışılarak kazanılmış) para ile yapılmış bu kadar büyük bir masrafın ne kadar aptallık yaparsan yap çöpe gidemeyeceğine de için için inanıyordum. 
(Can sürekli cüzdanını düşürüp kaybettiğinden artık içine telefon numarasını yazdık. Tam bu sefer gitti deyip ümidi kesiyoruz, yine birisi arayıp cüzdanınızı bulduk diyor, içindeki para ile geri geliyor. 
Bu harama el uzatmama milletimizin çok önemli bir hasleti. 
Arjantinde evlerine konuk olduğumuz çiftin Türkiye'yi ziyaretlerinde en hayret ettikleri şey dolmuşta şöföre elden ele gönderilen paranın şöföre ulaşması hatta para üstünün de geri gelmesi olmuş. Arjantinde olsa ilk uzatılan kişi parayı cebine atarmış.)

20190121_103508


Uçağa yüklenmeyen bagajlarımızı geri almak için yanımıza katılan bir görevli ile Uçağa bindirilmeyen yolcu deski ne götürüldük.
Bir takım formlar dolduruldu, gidip bagajımızı aldık.
Elimizdeki formları
 polise gösterip konut fonu pullarımızı tekrar kullanabilmek için iptal damgası bastırdık.
Saat 6 olmuştu, gözümüzden uyku akıyordu.
Oteli arayıp gece 3 te boşalttığımız odamıza dönüp dönemeyeceğimizi sordum. Yardımcı olabileceklarını söylediler. 
Taksiye atlayıp soğumuş yataklarımıza döndük, yaşadığımız stresin ardından rahatlamış bir şekilde kafayı vurup yattık.


Sabah uyanınca ilk iş kayınpederimi arayıp elindeki formları bir internet kafeden taratıp mailime göndermesini istedim.
Biz de kahvaltı için eski dostum, sınıf arkadaşım Sezgin ve eşi Serpil'in evine gittik.

20190120_113649

Kahvaltıdan sonra evdeki bilgisayardan konsolosluğun sitesini bir deneyeyim dedim:
Bingo! Sayfa açıldı.
İki dakikada 3 formu bir daha doldurup evdeki yazıcıdan çıktısını aldım.
Kahvaltıdan sonra Sezgin evlerinin yakınındaki Lütfi Kırdar Spor Salonu'nda amatör atletizm yarışmaları olduğunu söyleyerek gitmemizi teklif etti.
Beraberce yürüyerek salona gittik.
Sezgin İstanbul’da tanınmış bir ortopedist ve sporcu olduğundan ekabir takımının girebildiği protokol tribününe oturduk, bir kaç yarış izledik.

20190120_144842

Gençler yarışlarını beklerken cep telefonlarıyla oynuyor, sohbet ediyorlardı.


Seyirci sayısı da pek azdı. 
Böyle amatör sporların sporcuların anne babaları dışında da meraklıları oluyor ama gerçekten pek az.

Nadiren de olsa her amatör spor müsabakası izlediğimde şaşırıyorum.
Sanki amatör sporcular başka bir paralel evrende yaşıyorlar.
Sporcular ve az sayıdaki taraftar müsabakalarla yatıp kalkarken her Allah'ın günü hiç bıkmadan FB-GS kavgası yapan kahir çoğunluğun bu sporlar ve sporculardan hiç haberi yok.

Bir hastam oğlunu futbolcu yapmayı daha küçük yaşından aklına koyduğu için önce çocuğa meşhur bir futbolcunun adı koydu, sonra da bütün hayatını bu hedefe kilitledi.
Çocuğu iyi beslemeye, et yedirmeye, süt içirmeye çok dikkat eder, antrenmanlarını izler, her muayeneye geldiğinde başarılarını anlatır, maçlarda cep telefonuyla uzaktan çektiği çalımlarını, gollerini telefonundan gösterir, çocuğun maçına davet ederdi.
Boş bir Pazar günü davetine icabet edip daha önce varlığını bile bilmediğim mahallemizdeki amatör maçların oynandığı stada maçını izlemeye gittim.
Futbolcuların hakemlerin ciddiyeti bir yana tribündeki az sayıdaki seyirciler de çok heyecanlılardı 
(En heyecanlısı da benim hastamdı. Sürekli kenardan taktik vermekten sesi kısıldı)

Salondan çıkışta Sezginle mahallelerindeki havalı pubda birer bira içtik.

20190120_153841 

 Daha sonra eşlerimiz de bize katıldı,  güzel bir kebapçıya rakı içmeye gittik.



Sohbet, rakı, sohbet sonrasında otelimize döndük ve erkenden yattık.

Mutad olduğu üzre yine sabaha karşı 3 te uyanıp, yine aynı saatte havaalanına ulaştık. (Taksi aynı saatte aynı mesafeye daha fazla yazdı. Kafam uçabilecek miyiz düşüncesi ile dolu olduğundan arıza çıkarmadım)
Aynı yer ekibi bizi güler yüzle karşıladı, Filiz Hanım'a tekrar tekrar teşekkür edip birlikte fotoğraf çekildikten sonra bu sefer hiç bir sorunla karşılaşmadan uçağa bindik.
(Ayrıca döndükten sonra Airfrance'a bir mektup yazarak Filiz Hanım'a ve ekibine teşekkürlerimi ilettim.)



Bütün büyük batılı şirketler gibi Airfrance da İstanbul uçuşlarını durdurmuş. 
Eskiden bütün büyük hava yolları İstanbul'a uçarken hem ekonomik kriz hem de Türkiye'nin popülerliğini yitirmesi ile büyük havayollarından direkt uçan neredeyse sadece Körfez ülkelerininkiler kaldı.

IMG_0394

Biz de Joon diye bir ucuz havayolu ile uçtuk.

Can'ın suratında başarmanın hazzı var.



Sabaha karşı Charles de Gaulle hava alanının inşaat halindeki ıssız bir terminaline indik.
Bağlantı uçuşumuza daha saatler olduğundan uyuyabilecek koltuklar ve bedava internet bulunca ana terminalde ne ile karşılaşacağımız belli olmadığından ben burada biraz dinlenelim dedim.

IMG_8501

Uykumuzu aldıktan sonra ana binaya geçtik. 
Burası da gayet konforluydu, prizli koltuklar ve bedava internet vardı.

20190121_110618

Airfrance uçuşu Joon'un aksine konforluydu. 
Uçak A 380-800'dü. İki katlı olanlardan, bin bin dolmuyor. 
(850 kişi alıyormuş)

IMG_8536

Gay bir hostumuz vardı, çok gay (neşeli) idi.

IMG_8527

Diğer havayollarından farklı olarak gece boyu ortadaki bankoların üstüne sürekli değişik yiyecek ve içecekleri bıraktılar. 
Sandviçlerden çerezlere, dondurmadan şaraplara kadar her isteyen istediği kadar aldı, şarap şişeleri havada uçuştu.

IMG_8537

Meksika'ya saat 16 gibi indik. 
İndikten sonra hızla koştursak da girişte bizi çok uzun bir pasaport sırası karşıladı.

IMG_8550

Hayatta en nefret ettiğim şey sıra beklemek ve mümkünse beklememeyi tercih ederim. Ancak havaalanı kontrolünde vaz geçtim, geri döneyim diyemeyeceğimden mecburen bekledik.
Bir saat sonra sıramız geldiğinde her şeyimiz tamam olduğu halde Türk pasaportunu gören 
polis pasaportları kaptığı gibi fırladı içeri gitti.
Hadi hayırlısı derken 10 dk sonra geri geldi, arıza çıkartmadan damgayı bastı.

Filiz Hanım bizi WhatsApp'taki formun flu fotoğrafı ile uçağa bindirse Meksika'ya girmemiz imkansızmış.
Anında gerisin geri postalanırdık.
(Geçenlerde izlediğim bir videoda aynı formu nizami şekilde doldurmuş olan iki Türk YouTuberı uçağa almadılar. Türkler Meksika sınırından Amerika'ya kaçak girmeyi abarttığındanmış. Danimarka'da yaşayan ve oturum izni olan Ümit'in kardeşini de Mexico City'deki 12 saatlik aktarması boyunca havaalanında penceresiz bir odada kilitli tutmuşlar.)
Bu videodan da dinlediğime göre G.Kore de Türkleri vizesi olsa bile içeri almamaya başlamış. 
Bu gelişmeler ne yazık ki güzel ve yalnız ülkemizin 
gri listeye alınmış olmasının sonucunda oluyormuş.

IMG_0374

Mexico City için Couchsurfing’den istek gönderdiklerim arasında Raul adında biri bizi misafir etmek konusunda o kadar hevesliydi ki biraz huylandım. 
(Otostopta da kuralımdır: Ben işaret etmeden bir araba durursa asla binmem) Raul'ün referansları iyiydi, daha iyi bir alternatif de olmayınca kabul ettim.

Benito Juarez Uluslararası Havalimanı resmen şehrin içinde.
Öyle giriş çıkışı kontrollü, geniş steril bir alanda da değil. 
Neredeyse bekleme salonundan çıkar çıkmaz mahallenin içindesin.

Raul gelen yolcu çıkışında heyecanla bizi küçük kızı Aytana ile bekliyordu.

20190122_003357

Hemen çantamızı aldı, havaalanının dışındaki fakir mahalleye park ettiği arabasına gittik. İllegal değnekçilere para verdi, arabaya bindik.

Evi havaalanının yakınında olduğundan kısa sürede evdeydik.
Kenar mahallede iki katlı bahçe içinde mütevazi bir ev.
Daha İzmir'deyken gönderdiği adres sayesinde Google'dan evlerinin bulunduğu mahalleyi incelemiştim. 
Yüksek duvarlarla çevrilmiş fakir bir mahalleye benziyordu.

20190124_133346

Gerçekten de öyleymiş. 
Arabayı evin bahçesine park ettik.

20190123_074609

Karısı Mişel lisede öğretmenmiş, işten yeni gelmiş, yemek yapıyordu. 
Evi çamaşır suyu ile pırıl pırıl yapmış. 

20190123_074507

Çamaşır suyu sevdası üniversal bir tutku demek ki... 
Benim asistanlığım sırasında, "Kadınlardaki obsesif kompulsif bozukluğun derecesini kantitatif olarak ölçmek için haftalık kullanılan çamaşır suyu miktarına bakmak" şeklinde bir projem vardı . 
Özellikle astım hastalarına çamaşır suyu kullanmamalarını söylediğimde 
"Ama tuvaletler başka türlü temizlenmez ki Doktor Bey!" diye cevap veriyorlar. Çamaşır suyu reklamları da kadınların bu hassasiyetinin üzerine gidip tuvaletten zıplayıp diş fırçasının üzerine konan mikrop animasyonlu reklamlar hazırlıyorlar. 

 

Oysa ki modern evlerdeki tuvaletlerden insana bir hastalık bulaşması imkansızdır.
Bazen mikroplar konusunda çok tedirgin hastaları rahatlatmak için parmağımı masama sürüp yalıyorum.
Gözlerinin önünde harakiri yapmışım gibi çığlık atıp elleriyle gözlerini kapatıyorlar.

Meksikalı kadınlar hakkında bir şey diyemeyeceğim ama Türk kadınlarının temizliğe harcadıkları zamana çok acıyorum. 
Pek çok orta yaşlı kadın hayatlarında yolunda gitmeyen şeyleri unutmak ya da rahatlamak için bütün gün temizlik yapıyor. 
Çoğu temizlikten o kadar yoruluyor ki başka bir şey yapacak hali kalmıyor.

IMG_0334

Mesela bu tip hastalarım için yazlık; deniz kıyısında oturulup keyfi sürülecek bir yerden ziyade her gidildiğinde, her misafir gelmeden önce ve sonra ve evi kapatıp giderken sürekli ve derinliğine temizlenmesi gereken bir bina.
Temiz olan bir yeri tekrar tekrar temizleyerek geçen ömürler...
Adeta bir Sisifos söylencesi!

Bu gözlemimi söylediğim hastalarım,
"Çok haklısınız Doktor Bey, hayatımız temizlik, ev işi ile geçip gidiyor" diyor ama tedavi olmak istemiyorlar.
Çünkü hayatlarının zevk odağı bu temizlikte yatıyor.
Bir hastam tedavi için verdiğim ilaçları geri getirip:
"Doktor Bey ben bunları içmeyeceğim, temizlik hevesimi azaltıyor" demişti.

20190123_135647

Raul de eski bir polismiş. 
Meksika’da polislik çok riskli bir iş olduğundan karısı zorla istifa ettirmiş.
(Evet Narcos benzeri dizilerdeki polisler gerçekmiş. Biz de seyahatimizin sonunda Meksika polisi ile gayet tatsız bir tecrübe yaşadık)
Şimdi tekstil, çorap, tişört falan satıyormuş.
Dizaynları Çin'den çalıyor, Meksika'da ürettiriyormuş.
Bize sattığı mallardan örnekler gösterdi.

Eski polis şimdi Cannabis desenli çorap satıyor.

IMG_8570

İkisi de İngilizce bilmiyordu ama biz İspanyolca öğrenmiştik.
Hala bilmeyenler varsa Duolingo diye bedava bir uygulama var. 
Günde (sabah tuvalette) 5-10 dakika çalışma ile (o sırada) 2 sene içinde bayağı İspanyolca konuşur hale gelmiştim.
İşin püf noktası her gün çalışmak ve zinciri kopartmamak. 
Ben bugün itibariyle 1350 gündür aralıksız her sabah mekik çekerken 12 dakika İspanyolca çalışıyorum. (Bu yazıyı 3 yıl önce yazmışım, şimdi 2250. gündeyim) Artık çok rahat konuştuğum, filmleri, şarkı sözlerini anladığım gibi göbeğimin altında (bugünlerde gittikçe derinlerde kalan) gizli bir six-packim var.

Bu uygulamalar ben 20 yaşındayken olsaydı her 5 yılda bir dil öğrenerek şimdi 6 dil daha konuşuyor olabilirdim.

Raul bize hemen taze guaba suyu sıktı. 
Chicken tinga yapmışlar, meşhur Meksika yemeğiymiş.

20190122_201051 

Bize göre sıradan, soğanlı bir tavuk yemeği.

20190122_201001

Bizde ekmek arası neyse Meksikalılarda da tortilla o. 
Ufak bir lavaş üzerine tavuk yemeğinden biraz, sonra üzerine turşu, ekşi krema, krem peynir vs aklına ne gelirse koyup, kıvırıp yiyorsun. 
Sokaklarda buranın pratik sokak yemeği, gevreği bu tortilla.

20190123_184437

3-5 tanesi 1 dolara satılıyor. 
İçine ne koyacağını kumpir tezgahı gibi sen seçiyorsun. 

IMG_0225

Yavaş yavaş, tadını çıkartarak yemek mümkün değil. 
Birinci lokma neyse ikinci lokmada alttan foşur foşur soslar akmaya başladığından kalanı ağzına tıkıyorsun.

20190123_130417

Tostadas ise kuru kızarmış yufka gibi bir şey. 
Torbadaki hazır tostadasların üstüne krema peynir falan sürüp sonra yemekten biraz koyup yiyorsun.

20190123_203046

Neyse yemekten sonra magnetler, çeşitli Türk tatlıları ve özellikle istedikleri Türk kahvesinden mürekkep hediyelerimizi verdik. Türk kahvesini nerden duydularsa çok merak ediyorlarmış. Başka Latin Amerikalılarda da bu merakı gördük.

Kahve konusu benim kavrayamadığım bir merak ve zevk.
Bazı hastalarım bana meşhur diye Yunanistan’dan kahve getiriyorlar, sanki Yunanistan’a özgü bir kahve varmış gibi...
Sonuçta hepsi Brezilya’dan geliyor. 
Hele Starbucks merakını hiç anlayamıyorum. 
Bir kahveye 40-50 lira veren kişinin aylık masrafı 30 bin liranın altına düşemez, zira 50 lira dendiği zaman otomatik olarak kafasında bir kahve parası canlanıyor.

Neyse bizim ev sahipleri Kuru Kahveci Mehmet Efendi'yi görünce çok heyecanlandılar.

20190122_203750

Neşe son anda aklına geldiğinden cezve satın alamamış, evden kullandığımız cezveyi getirmiş. Onlara kahve pişirdi.
Büyük olay oldu.
Tarif ettirdiler, videoya çektiler.

20190122_204536

Kahve fincanı olmadığından ufak, toprak tekila kaplarında içtik.

Yemekten sonra Raul bizim için mahalledeki pastaneden tatlılar aldı. 
Aşırı misafirperver bir insan!

IMG_8566

Raul'e Mexico City'e yakın Teothiuacan piramitlerine nasıl gidebileceğimizi sordum.

20190123_105517 

 Şehirlerarası otobüslerle gidildiğini ama ertesi gün işi olmadığından yakıt alırsak bizi götürebileceğini söyledi. 
"Tabi neden olmasın" dedim.

Jetlag'e dayanabildiğimiz kadar dayanıp yattık. 
Bize üst katta kendi odalarını verdiler.

20190122_212152 

Gece 3 te cin gibi uyandım, Türkiye ile 9 saat fark var.

Sabah Raul'u traş olmuş, parlamış bulduk.

20190123_141029

Saat 8 de Raul ile harabelere doğru yola çıktık, 25 litre benzin aldık.
Pompacılar genç kızlardı.

IMG_8582 

Gidişimiz 1 saat 15 dakika sürdü ama dönüşte Meksiko City iş çıkışı trafiğine takıldık, epeyce bekledik. 25 litre benzin bitmiştir.
Yol boyu bizim Ortaca gibi susam tarlaları vardı.

IMG_8589

Teothiuacan bizim Efes Harabelerine benzeyen, çok geniş alana yayılmış bir antik bir kent.

20190123_102504

İçeride piramitler, saraylar ve müze var. 
Giriş 75 pesoymuş.
(Bir Amerikan doları yaklaşık 20 peso. Bir dönem fiyatları Türk lirası olarak veriyordum ama artık o güzel günler bitti. Bugün verilecek Türk lirası karşılığı seneye bir anlam ifade etmeyeceğinden artık eskisi gibi dolar paritesini vermek en doğrusu)

IMG_8592

Raul'ün rehberliğinde alanı gezdik. 
Alanda pek çok öğrenci grubu vardı.

IMG_8598 

Güneş ve ay piramitlerine çıkma yarışması yaptık.

IMG_8655 

Raul Go-pro'sunu getirmiş. 

 GOPR2567

Bizim fotoğraflarımızı ve Can ile koşu yarışımızı çekti


Can bir kümbetin altındaki delikten geçeceğim diye tutturdu. 

20190122_101501

Sürünerek geçmesi epeyce sürdü. Kan ter içinde çıktı

20190123_101517

Müzeyi de şöylelemesine bir gezdik.

20190123_114104 

 Neşe müzenin bahçesinde hastası olduğu kaktüsleri bulunca çok sevindi.

20190123_114252 

Sonra harabelerin içinde yer aldığı San Juan de Teothiuacan kentine gittik.
Renkli güzel bir kasabaydı.
Meksika'da binaların boyanmasında bizde hemen hiç kullanılmayan canlı renkler seçiliyor ve ortama gerçekten bir neşe katıyor.

IMG_9457

Kent merkezinde H harfi olarak iş bulduk ama hava çok sıcak olduğundan çalışmadık.

20190123_140611

Meksika sokak lezzetleri kaldırımlarda satılıyordu.
En ilginci bizim kaynana dili dediğimiz kaktüsleri iki yüzünü soyup doğrayıp yemek diye pişiriyorlar.

20190123_161410 

Bu tanımlayıcı isimlendirme eskiden belki doğruydu ancak hastalarımdan gözlemlediğim kadarıyla artık kaynanalar çok daha olgun ve bilgece davranıyor. 
Bu bitkinin adı 'Görümce dili' olarak güncellenebilir.

MVI_8744

Adına nopal dedikleri bu kaktüsle yapılan yemekler katkı malzemeleri sayesinde biraz lezzet kazanıyor, yoksa kaktüsün her hangi bir tadı aroması falan yok, salatalık gibi bir şey.

20190123_134414

Harabelerin yakınında bir sokak restoranına oturup yemek yedik.

20190123_125939

Tacolar içindeki malzemeye ve büyüklüklerine göre 
2 dolardan başlayıp 5 dolara kadar gidiyordu. 

20190122_125237 

 Porsiyonlar genelde 3 taco içeriyor 

20190123_130435 

 Bira 1,5 dolardı.

20190122_130152

Dönüşümüz iş çıkışı trafiğine denk geldiğinden çok uzun sürdü. 
Şehrin dış mahallelerinde kurulan bir bit pazarını görünce Raul'e durabilir miyiz diye sordum.
Bit ve balık pazarları ile mezarlıklar bizim başlıca turistik ilgi alanlarımız. 
Pazarda aynı bizimki gibi yerlere serilmiş öte berinin yanı sıra pek çok yiyecek satıcısı vardı. 

IMG_8773

Meksikalılar her şeye, ama her şeye acı, hem de öyle böyle değil sağlam acı koyuyorlar. 
Örneğin haşlanmış darının üstüne mayonez sürüp acı biber atıyorlar. 
Elma şekeri bile acı olur mu yahu.

IMG_8780 

 Biz de acı biberle kaplanmış mango yedik. 
Güzeldi valla.

20190123_161028

Kızartılmış bir şeyler dikkatimizi çekti.

20190123_155933 

Yağda kızarmış domuz yağıymış, bira yanında çıtır mezelikmiş.
Yağı yağda kızartmak ekşi sözlüğün ilk kurulduğu yıllardan kalma SSG'nin pratik bir yemek tarifini; yağlı yağı hatırlattı. 
 Tarif şöyleydi: 
" Derince bir kaseye yarım litre sıvı yağ koyulduktan sonra içine bir paket margarin bırakılır. Yağlı yağınız hazır afiyet olsun."

20190123_155854

Ben İzmir'de Can ile boğuşurken kopan Casio saatimin pimini buldum aldım. Türkiye'de elim erip denk getirememiştim.
Lise yıllarımdan beri kullandığım bu saat "Less is more" önermesinin bileğe gelmiş hali. 
Bir saatten beklenecek her şeyi verdiği gibi lisedeyken sıkıcı derslerde kronometreyi 3:33 de durdurmaya çalışarak oyun bile oynardık.


Ayrıca işyerinde bozulan mezuramın da bir benzerini bu pazardan aldım. 
Böyle sıradan günlük eşyaları değişik bir yerden alırsan kullandıkça aklına orası geliyor.

Şehre girince Raul sanatçı çarşısı diye bir yeri bize göstermeyi önerdi. 
Hediyelik ıvır zıvırın satıldığı bir çarşıymış.

  20190123_173559 

 Hemen yanındaki bir parkta mahalleliler tango yapıyorlardı. 

20190123_172045

Kadın kadına dansı görmüştüm de erkek erkeğe dans edeni ilk defa gördüm. 
(Afganistan'da, Pakistan'da hep öyle de, kastım kadınların dans edebildiği ülkelerde)

  20190123_172128 

 Parkın bir köşesinde hararetli bir domino partisi vardı.

  20190123_180943 

 Eskiden domino bizde de çok oynanırdı. Mecburi hizmet yaptığım köyde Aznif denen bir türü popülerdi. 
Aznifte uçlardaki rakamların toplamını hesaplaman gerekiyor. 
İlkokul mezunu yaşlıların hesaplama hızı benden çok üstündü.

Akşam yemeğinde pozole diye mısır lapasından yapılmış etli bir çorba vardı. 
İçine avokado koyuluyormuş. 
Bu arada avokado Meksika'da Türkiye ile aynı fiyata satılıyor. 

IMG_8808

Yemekte Mişel'in annesi abuelito (ninecik) de bize katıldı. 
Abuelitomuz elbette hiç İngilizce bilmediği için bizim için ideal İspanyolca pratik partneri oldu.

20190124_133228

Abuelito da Türk dizilerinin hastasıymış, Culpa de Fatmagul izliyormuş.
Bize yurt dışında sık sık Türk dizileriyle ilgili sorular geliyor ama pek fikir beyan edemiyoruz. 
Zira ben popüler dizileri istesem de izleyemiyorum. 
Bütün genç oyuncular bana Çinliler gibi birbirine benzer geliyor, ayırt edip tanıyamıyorum. 
Kadınların hepsi esmer, düz uzun saçlı, kara gözlü, sıradan görünüşlü, oğlanların hepsi çekik gözlü, BESO vücutlu ve kendilerine aşırı güvenli...
İstisnalar elbette var ancak yakışıklı erkeklerin zekaları genelde bedenlerinin albenisi ile orantılı olmuyor.


Bir de üstüne kadınların ilgisinden kaynaklanan kendine ve kısıtlı zekasına aşırı özgüven, her şeyin en iyisini ben bilirim, hayatın sırrını çözdüm havası eklenince çekilmez bir kombinasyon oluşuyor.
Oyuncuların tiplerini ayırt edemememin yanı sıra hepsi aynı şekilde rol kestiğinden hiç inandırıcı da gelmiyor. 
Bütün rolleri aynı kişi oynuyormuş gibi oluyor.



Meksika'nın -kolayca tahmin edilebileceği gibi, Pasifik ve Atlantik olmak üzere iki okyanusa kıyısı var. Pasifiğin turistik gözdesi Acapulco iken Atlantiğinki ise Cancun.
Bunlardan hangisine gitsek diye epey düşündük.
Yıllar önce izlediğim Buster filminde Phil Collins voliyi vurduktan sonra huysuz karısı ile Acapulco'ya kaçtığı için gönlüm Acapulco'daydı.
Hangi tarafa gitsek araba kiralayıp 300-500 kilometre yapacaktık.

IMG_0328

Cancun tarafının daha güvenli olduğunu okuyunca Atlantik'e karar verip daha İzmir'deyken iç hat biletlerimizi almıştık.  
Ertesi gün domestik hava yolu Vivaaerobus ile Cancun'a uçuşumuz vardı. 
(60 euro, Bolu'ya gitsek 360 euro da buradan kaçacaktı)

20190124_175424

Sabah Can ile evin bisikletlerini alarak mahallede dolaşmaya çıktık. 
Bisikletin birinin freni tutmuyordu, bir bisiklet tamircisi  bulup tamir ettirdik. (2,5dolar)  

20190124_100548

Eve döndüğümüzde kahvaltı için aldıkları çeşitli haşlanmış mısır çeşitleri ve sütlü mısırlı içeceklerle karşılaştık. Beğenince hemen koşup değişik çeşitlerinden bir tur daha aldılar. 
Raul'ün büyük kızı Frida Kore ve K-pop hastasıymış. 
Zaten saçını da K-popçular gibi boyamıştı. 
En büyük hayali Kore'ye gitmek, orada okumakmış.
Liseden arkadaşlarıyla bir dans grubu kurmuşlar, Kore dansları icra ediyorlarmış. 
Raul gururla Youtube'dan açtı, hep beraber  izledik takdirlerimizi ilettik. 

20190124_132837

K-pop bilimsel yaklaşım, devlet desteği ve askeri disiplinle oluşturulmuş yapay bir kültür alanı ama işte bilimin gücü:

Yüzyıllar boyunca hakir görülen, aşağılanan sarı ırkın silkinip bir arzu nesnesi haline gelmesi. 
(gerçi hala saçlarını sarıya boyuyorlar)

Meksika'daki liseliler de dünyadaki akranları gibi İnti ilimani veya Manu Chao değil onları dinliyor. 
Ben de K popu ilk defa10 yıl önce "Spor yapıyor musun?" diye sorduğum liseli bir hastamın, 
"Kore dansları yapıyorum" demesiyle duymuş ve Kore dansı da ne ola ki diye hayret edip araştırmıştım. 

Raul üçümüze de birer Meksika tişörtü hediye etti. 

20190123_120517

Birlikte fotoğraflar çekildik.
Sonra yine arabasıyla bizi havaalanına götürdü.

20190124_133250

Bu sıcakkanlı aile ertesi yıl Temmuz'da bizi ziyaret etmek istedi.
Sevindik, buyurun gelin dedik. 
Biletlerini aldılar ancak pandemi nedeniyle seyahatleri iptal oldu, bir daha da gelemediler.
Son konuştuğumuzda Raul sadece büyük kız Frida'yı Kore'ye göndermeye çalıştığını söyledi.

20190123_074507

Raul hava alanında arabayı park etti, bizi çekin deskine kadar götürdü.

20190124_140606

Online çekin yapmamıza rağmen çantayı bagaja vermek için deli gibi sıra vardı.
Allahtan erken gitmişiz. 

20190124_142340

Bagajımızı verdikten sonra salona geçip 15:30 daki Cancun uçuşumuzu beklemeye başladık.
Salonda beklerken büfedeki yazı dikkatimi çekti

20190124_150049 

 (Eğer alışverişinizde fiş verilmez de bunu ihbar ederseniz 100 dolar ödül kazanacaksınız)      


İnşallah yakında burada:
Cancun, Playa de Carmen ve Isla Mujeres.


20190125_155702

31 yorum:

  1. yazıyı bitirmeden birinci ''vize nssıl bir korku fimine dönüşür'' diye adlandırdığım kısım için bir ekleme de ben yapayım öğreneceklerimize;
    bu gibi durumlarda klasik türk erkeği karısına kızari kavga eder,
    siz böyle yapmamış sonuna kadar çözüm için çabalamışsınız. bütün agresif ve kavgacı erkeklerin okuması gerekli bu yazıyı.

    YanıtlaSil
  2. Bora Bey; yine harika yazmışssınız.Cancun, Playa de Carmen ve Isla Mujeres.yazısı da çabuk gelir umarım, saygılar

    YanıtlaSil
  3. Özlemişiz Bora bey. Gencler yazi kisa olsun diyebilir ama biz bitince uzuluyoruz. Ikinciye okuyoruz. Devamini bekliyoruz...

    YanıtlaSil
  4. Bekliyoruz devamını. Sizler gibi usta seyahatçilerin bile evrak unutmasına güldüm affınıza sığınarak :)

    YanıtlaSil
  5. Güzel bir seyahat olmuş, zevkle okudum, ikinci bölümü bekliyorum

    YanıtlaSil
  6. Seyehat öyküsünün güzel olması yanında bakış açısı ve tespit anlamında Türk dizi oyuncuları mükemmeldi.

    YanıtlaSil
  7. Ne harika bir yazi! yazılarını ne kadar özlediğimi belirtmeliyim. İnsanların hayatındaki anıları ve tecrübelerini yazmak konusunda gerçekten uzman olduğunu düşünüyorum. Her okuduğum yazıda senin kendine özgü yazım tarzını keşfetme şansım var ve bu gerçekten harika. Senin yazılarındaki detaylar, görsel anlatım ve anlatım tarzı okurun hayal gücünü harekete geçiriyor.

    On yıldan uzun bir süredir senin blogunu takip ediyorum ve her yeni yazını okurken tekrar heyecanlanıyorum. Meksika seyahati hakkındaki yazın gerçekten etkileyiciydi. Raul ailesinin samimiyeti ve K-Pop'un popülarite kazanması gibi konular okurun dikkatini çekiyor ve okurun dünyaya karşı farklı bir bakış açısı kazanmasına yardımcı oluyor.

    Senin yazıların her zaman ilginç, eğlenceli ve düşündürücü. Okuduğum yazılarin sayesinde hayatımda birçok şeyi farklı görme şansım oldu. Seni okumanın her zaman zevkli ve öğretici olduğunu düşünüyorum. Bu yazın da önceki yazıların gibi harika bir okuma deneyimi olduğunu belirtmeliyim.

    Tekrar yazılarını okumak için sabırsızlanıyorum ve yazılarının hep devam etmesini dilerim. Seni takip etmek benim için gerçek bir zevk.
    Sevgilerle

    YanıtlaSil
  8. Boracığım, zevkle, eğlenerek ve öğrenerek okudum. Bu yazın bir başka güzel geldi bana. Yazının başında sıraladığın ve yazıdan neler öğreneceğimizi özetlediğin bölüm bilimsel makalelere yaraşır nitelikte. Sevgiler

    YanıtlaSil
  9. Gözlemleriniz ve yorumlarınız, Türk kadınlarının temizlik anlayışı konusu başta olmak üzere çok isabetli doğrusu. Vize kabusunu okurken de eşim nasıl çıldırırdı hem bana hem de hava alanı görevlilerine diye içimden geçirdim.Devamını dört gözle bekliyouz.
    Ayşe

    YanıtlaSil
  10. Elinize sağlık yine harika olmuş. Devamını bekliyoruz.

    YanıtlaSil
  11. Böyle güzel yazılarınızı özlemişim

    YanıtlaSil
  12. Yazılarınızdan ilham alarak, birçok yeri aldığım ilhamla gezdim. Elinize sağlık. Gezdiği yerleri bu tarzla ve detaylı bir şekilde anlatan gezgine raslamadım. O anki yaşadığınız psikolojiyi bizimde yaşamamızı sağlıyorsunuz. Bu büyük bir yetenek ve başarı. Tebrik ederim.

    YanıtlaSil
  13. Koşarken parça parça konuştuğumuz olayları ve anıları bir hikayede tek parçada okumak çok güzel. Ama senden dinlemek paha biçilemez.

    YanıtlaSil
  14. Bu blogu yıllardır takip ederdim, uzun zamandır girmemiştim, bu yazı çok iyi geldi öyle ki yorum yapabilmek için hesap açtım. Devamını bekliyoruz :)

    YanıtlaSil
  15. Olmadı ama böyle! Tüm seyahati okuyacağız diye umut ederken "arkası yarın" olmuş.

    Şaka bir yana yine çok güzel bir yazı olmuş. Umarız ikinci kısmı da kısa sürede yayına çıkar.

    YanıtlaSil
  16. özlemişiz Bora Bey, ağzımıza bir parmak bal çaldınız yine.

    Selamlar.

    YanıtlaSil
  17. Blogların popülaritesini hızla kaybettiği, sosyal medya mecralarına kaydığı, hatta oralarda bile daha kısa ve anlık "hikaye" paylaşımlarının arttığı günümüzde gezilerini tüm detaylarıyla ve en önemlisi yazıyla anlatmaya devam eden birilerinin olması gerçekten günümüzü güzelleştirdi. Lütfen ne olursa olsun devam edin, emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  18. hayatımın yemek tarifi yazsa okurum kişisi sizsiniz.

    YanıtlaSil
  19. Bu seyahatleri kitaplaştırsanız ne güzel olur, bol ve keyifli gezmeler diliyorum

    YanıtlaSil
  20. Bora bey sizi yıllardır okurum. Bugün portekize yapacağımız gezi nedeniyle tekrar girdim. Blogların artık okunmadığı bir dönemde sizin yazılarınız çok önem taşıyor. Belgesel niteliğindeki yazılarınz her daim olmalı. Sevgiler

    YanıtlaSil
  21. Abi neredeyse bir yil oldu. Devamini yayinlamayacak misin? :) sevgiler, Hayrettin.

    YanıtlaSil
  22. bora bey 1 sene olmuş zamanı gelmedi mi yeni yayınların, sevgiler

    YanıtlaSil
  23. Bora Bey devamını bekleyelim mi? :)

    YanıtlaSil
  24. Yazının ortalarına doğru gelirken "Herhalde gidemediler" diye hayıflanırken buldum kendimi :) Çok keyifli olmuş, elinize sağlık.

    YanıtlaSil